Sevmesini Bilirsek
 
 Bazen, bir söz insanın içine öyle dokunur ki, sanki tüm hayatını özetler. İşte bu cümle de öyle bir cümle: “Sevmesini bilirsek, başkalarına acı vermeyi unuturuz.” Ne kadar yalın, ne kadar derin… Bir insan başkasına niye acı verir? Neden kırar, küçümser, dışlar, hor görür, yalan söyler, ihanet eder? Çünkü sevmeyi unutmuştur. Çünkü içinde sevgi yoktur. Çünkü kendi kırılmış, ama o kırıkları onarmak yerine başkasını kırarak ayakta kalmaya çalışıyordur. Oysa sevmek; tam da bu kırıklara, bu yaralara rağmen başkasına sarılabilmek demektir. Bir çocuğun masum gülümsemesinde, bir annenin şefkatli ellerinde, bir dostun sessiz omuz vermesinde… Sevgi hep oradadır. Ve insan eğer sevmesini bilirse, acı vermek onun doğasında barınmaz. Birine bilerek zarar veremez. Kalbini kırmaz, gururunu incitmez, gözünü yaşartmaz. Çünkü sever. Çünkü içinde bir şey titrer. Çünkü bilir ki bir kalbi kırmak, bir ömrü karartabilir. Sevgi bir lüks değil, bir ihtiyaçtır. Oksijen gibi, su gibi, ekmek gibi… İnsan sevmed...
 
