Bu Devlet Kimin
Bu Devlet Kimin?
Halkın mı, çetelerin mi?
Devlet dediğimiz şey nedir?
Halkın güvenliği, refahı, sağlığı ve geleceği için organize olmuş bir sistem mi?
Yoksa ihalelerin arkasına gizlenmiş, tarikatlara maaş bağlayan, köylünün zeytin ağacına bile tahammül edemeyen bir imtiyazlar düzeni mi?
Bu ülkede artık en sade soruları sormak bile isyan sayılıyor.
Ama sormak zorundayız:
Bu devlet gerçekten kimin devleti?
Kepçenin Altındaki Zeytin Ağacı
Bir köylü düşünün… Dededen kalma zeytinlikte ömrünü geçirmiş. Her sabah toprağa selam vererek başlamış güne.
Bir gün geliyor bir kepçeyle karşılaşıyor.
Önce bakıyor… “Herhalde yanlışlık oldu” diyor.
Ama yanlış yok.
Kepçe toprağa, ağaca, köklere değil; insan onuruna saplanıyor.
Çünkü karşısında devlet yok.
Devletin üniformasını giyen ama holdinglere hizmet eden bir düzen var.
Zeytin ağacını korumaya çalışınca “yasa dışı” ilan ediliyor köylü.
Kepçeyi durdurmak isteyen kadınların kolları kırılıyor.
Peki bu devlet, kimin devleti?
SGK Gazeteciye Yok, Tarikata Var
Nihat Genç…
Bu toprakların sesi olmuş bir yazar.
Akciğer kanseriyle boğuşurken üçüncü doz akıllı ilaç için SGK’ya başvurdu.
Ret cevabı aldı.
“Senin ilacın bu halkın vergileriyle karşılanamaz” dediler adeta.
Ama aynı devlet, tarikat yurtlarına bütçeyi sonuna kadar açıyor.
Şeyhlerin Mercedes’i, lüks sarayları, özel hastane imkanları vergilerimizle finanse ediliyor.
Adalet burada yok!
Vicdan, bu dosyalarda ölmüş!
Otelde Yanan Çocuklar
Hatırlayın…
Bazı çocuklar otellerde diri diri yandı.
Turizm Bakanı, bu trajediden günler sonra lüks yatında tatiline devam ediyordu.
İstifa? Yok.
Soruşturma? Yok.
Devlet? O da yok!
Çocuklar yanarken, devlet otelin sahibinin devleti oldu.
Yangını değil, haberi susturdular.
Ailelerin acısını değil, otelin itibarını düşündüler.
Bir daha soralım:
Bu devlet gerçekten kimin devleti?
Bürokrat Çeteleri: Halkı Unutanlar
Bugün kamu kurumlarının çoğunda halktan kopmuş, halkı tehdit gören, halkı küçümseyen bir üst sınıf oluştu.
Adlarına “bürokrat” deniyor ama aslında çeteleşmiş yapılardan farksız.
Yalakalıkla pozisyon kazanıyorlar, ihaleleri paylaşıyorlar, birbirlerinin dosyalarını temizliyorlar.
Gerçek memur, dürüst kamu görevlisi ya susturuluyor ya da sistem dışına atılıyor.
Çünkü dürüstlüğün bu düzende yeri yok.
Adalet Yoksa Devlet De Yoktur
Bir annenin gözyaşları dökülüyor.
Ahmet Minguzi’nin davasında hakikat arıyor.
Bir evladın neden katledildiğini soruyor.
Ve devlet bu soruyu cevapsız bırakıyor.
Halk sokakta coplanırken, hırsızlar ekranlarda gülümsüyor.
Ölen garibana adalet yok ama ihaleyi alan müteahhide sonsuz tolerans var.
Devlet artık halkına sırt çevirmişse, o artık devlet değil; baskı aygıtıdır.
Kim Bu Devletin Sahibi?
Devleti kim temsil eder?
Saraylarda yaşayanlar mı?
Yoksa okulun önünde bekleyen emekli öğretmen mi?
Devlet dediğimiz şey artık, evine ekmek götüremeyen baba için sadece bir vergi dairesi.
Hasta için sadece bir “katılım payı” kesintisi.
Çiftçi için sadece bir “ruhsat engeli.”
Gazeteci için sadece bir “soruşturma.”
Ama tarikatlar için bir cennet.
Yandaşlar için bir rant deposu.
İhale ağaları için bir kazanç kapısı.
Susmayacağız!
Bu yazı bir isyan değil.
Bu yazı bir hatırlatma:
Devlet halkındır.
Devlet zeytin ağacının köklerindedir.
Devlet yangında ölen çocukların düşlerinde, annelerinin feryadındadır.
Devlet, gazeteciye nefes aldıran ilaçta, köylünün toprağında, öğretmenin sınıfındadır.
Ama şu an devlet buralarda değil.
Devlet yok.
Yerine başka bir yapı oturmuş durumda.
Ve biz artık susmayacağız.
✍ Yazıyor: Okan Bent Önok

 
 
 
Yorumlar
Yorum Gönder