Kayıtlar

TÜRKİYE etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Rakı Masasında Deniz Olsam

Resim
  Yorgunluk çökmüş üstüme, gün batımları desen bi başka koyuyo adama. O rüzgar var ya, yüzüne vurur, denizin kokusu burnunda, ha bi de rakının keyfi, değme keyfine! Aldın mı eline bi duble, içinden “hayat işte” dersin, başka da bi şey gelmez aklına. Çekersin bi yudum, şöyle keyfine vararak, bakarsın uzaklara. Eski bi şarkı açarsın, hani içini cız ettiren, geçmişi hatırlatanlardan. O an var ya, efkarın kralı çöker üstüne, bi özlem, bi hasret alır başını gider. İçindeki yangın büyür de büyür, ama ne fayda… Maviliklere bakarsın, belki bi çıkış ararsın, belki bi umut, ama o mavilik de boş, senin kafan da. Rakının keyfi başka tabii, susarsın bi süre, içindeki fırtına diner mi dinmez mi bilinmez. Küfürler başlar sonra, içinden savurur durursun. Gerisi boş zaten, kelimeler tükenir, boğazına düğümlenir, lal olursun. Özlem desen, o mavilikle birleşip boğar adamı. “Özlem mavisi” diyorlar ya, işte o maviye dalarsın, kaybolursun ama bi bok bulamazsın. Sessizlikte bi rakı daha çekersin, key...

kadınlar.

Resim
  Kadın dediğin mükemmel olmak zorunda değil! Bakma öyle her zaman göz kamaştırıcı olacaklarına. Bazen saçları dağınık, yorgun, makyajsız olurlar, gözlük takarlar. Ne olacak? Seveceksen o hallerini de seveceksin. Tam o an işte, kadın dediğin en saf haliyle karşında durur. Yanılsınlar, hata da yapsınlar. Hayatta yanlış adamı da sevsinler. Ama yüreklerinde sevgi olduktan sonra, gerisi hikâye! Sevmeyi öğrenecekler, öğrenirken sevmeyi de öğretecekler. Kırıp dökmeden, incitmeden sevecekler. Çünkü kalpleri narin, ama bir o kadar da güçlüdür. Severken dünyayı unuttururlar sana, içini titretirler. Bu kadar narin varlıklar kırılmasın be, incitilmesin! Onların sevgisi başka bir şeydir. Sevdiler mi tam severler, yürekten severler. Bir kadının sevgisini hak etmek en büyük armağandır. Sevdiklerinin karşısında da aynı cesareti, aynı samimiyeti görmek isterler. Kadınlar narin dedik ama sevdi mi dünyayı yakar! Onları kırmayacaksın, incitmeyeceksin. Onlar yüreklerini açtıklarında, sen de cesurca...

Daron Acemoğlu

Resim
  Daron Acemoğlu gibi adamlar bilimle, akılla dünyaya yön verirken, bizim buralarda adamlar hâlâ yanmaz kefen, namaz kıldıran seccade satmanın derdinde! Daron Nobel alır, her lafı dünyada yankı bulur; bizim imam hatip çıkışlılar ise, “dua edin de işler yoluna girsin” diye ortada dolanır. Eğitim mi? Ne eğitimi, fasulye hesabı! “İleri teknoloji” desen adamlar yanmaz kefen yapmayı bulmuş. Çağ atlamak için dua listesi çıkarırlar, bilime sırt çevirirler. Daron gibi adamlar dünyayı anlamaya, çözmeye çalışır. Ekonomiyi analiz eder, politikaları tartışır, “nasıl daha iyi yaparız” diye kafa yorar. Ama bizim imam hatipte yetişenler, liyakatsiz torpille oturdukları koltuktan kalkmadan, “biz en iyisini biliriz” diye nutuk atar. Bi’ seccade, bi’ kefen… Üstüne de “dua edin, düzelecek” diye vaat verirler. Daronlar bilimle çağ atlatır, bunlar ise hurafeyle gün sayar.

“İsrail’in Sırrı” ne

Resim
  Bak hele oğlum, “Yahudi milleti lanetli niye dünya yahudileri dize getiremiyor?” diye düşünenler çok ya, dur hele bi anlatayım da aklınız başınıza gelsin. Yahudiler ticareti akıl ve sermayeyle yapar. Hep bir kenarda yedek akçeleri var, ha! Ama bizim Türk milleti? Aldı mı parayı, ya dükkâna ya arabaya yatırır, sonra da hava atar. Zengin mi? Onu herkes görmeli! “Yedek akçe?” diyorum, “O ne ki?” derler. Parayı bi harca, gösteriş yap, gerisi fasa fiso. Yahudi öyle mi ya? Onlar kuşaklar boyu aynı işi yapar. Dedesi eczacıysa babası da, torunu da öyledir. Bizde? Babadan oğula iş geçmesi? Nerdeee! Oğlan daha bıyıkları terlemeden, “Ben daha iyisini yaparım” diye babasını küçümser. Sonra her gelen kendi kafasına göre takılır, bilgi mi aktarılır? Yok öyle bi şey! Hele bir de Yahudi’nin para harcama meselesi var ki, adam kazandığını göze sokmaz. On lirası var mı? Bir liralık yaşar. Bizde? On lira mı var, yüz liralık yaşa, yetmezse borç al gösteriş yap! Servet dediğin saklanmaz, her kese duy...

Amalfi

Resim
  Zeyna, Amalfi, bir de Helen var; hepsi mitolojinin kadın tanrılarını oluşturuyor. Helen, güzelliğiyle savaşları başlatan o meşhur kadın. Gözlerinin derinliğinde öyle bir ateş var ki, herkes ona tutuluyor. Koca Yunan, koca Truva’yı peşinden sürüklüyor, sadece bi bakışla. Oğlum, bu güzellik de ne böyle, adamlar birbirine giriyor! Öyle ki, bir kadının yüzünden bütün şehirler yanıp yıkılıyor. Afrodit ise aşkın ve güzelliğin tanrıçası. Onun sayesinde insanlar aşkı tanıyor, kalplerine ateş düşüyor. Hani o “iyi ki bir tek seni sevdim” der gibi; herkesin peşinde dolanan bi elmas gibi. Afrodit’in gözleriyle bakması yetiyor, düşmanları bile dost yapıyor, her yeri aşkın ateşiyle dolduruyor. Aşık olanların duaları, hep onun ismiyle başlıyor; o da öyle bir aşkın özüdür ki, kimse ona karşı koyamaz! Hera, Zeus’un karısı ve evliliklerin koruyucusu. O da var ya, işte o tanrıça; her şeyin başında o durur. Evlilikle ilgili her şeyi yönetir, en ufak bi haksızlık olursa öyle bir intikam alır ki, d...

Kent Lokantaları

Resim
  Ekrem İmamoğlu, bu milletin karnını doyuruyo oğlum! Karnı aç olanın hali ne olur, bi bilene sorun hele. Kent Lokantası’nı küçümseyenler, bi durun bakın da görün bakalım, adam 77 yaşına gelmiş, “Burası olmasa açız” diyosa, orda duracaksın. Bu milletin belini bükenler, lüks içinde yüzüp her şeyi küçümseyenler anlamaz tabi bu işleri. İmamoğlu’nun yaptığı, Cumhuriyet tarihinin en büyük, en adam gibi projelerinden biridir. AKP’liler var ya, keyifleri yerinde, saraylarda oturup bakar bakar, halkı unutur. Ya ulan millet aç aç! Herkes sizin gibi lüks sofralara oturabiliyo mu sanıyonuz? İşte Kent Lokantası tam bu yüzden lazım, fakir fukaranın karnını doyuran bi proje! Ekrem Başkan halktan yana, onların yanında duruyo. Ama lüks hayatlarına dalmış olanlar bu projeyi görmez, anlamaz! O yüzden diyorum, izleyin iyi izleyin. Bu milletin duası Ekrem Başkana!!!

Vanilyalı Kadın

Resim
  Hatun dediğin, deparlı olacak, taş gibi! Yedisinde neyse, yetmiş yedisinde de o olacak. Vanilya kokacak, ılgıt ılgıt yakacak seni. Naz yapacak, kaçacak, köpek gibi peşinde koşturacak. Ömrünü alacak elinden, “amına koyum” diyeceksin. Böyle hatun bulmak zor, dostum! Gözleri bir başka, gülüşü bir başka, içindeki ateşi harlayacak. Dolaşırken sokaklarda herkes dönüp bakacak, “Yuh!” diyecek, “Bu nasıl bir şey!” Kafayı yersin, kalbin yerinden fırlayacak. Her anı bir başka zevk, her gülüşü ayrı bir delilik. O bir bakışıyla seni kendine mahkum edecek. Kollarında kaybolacaksın, bir gün bakmışsın, hayatının her yerini sarmış. Bazen öyle bir naz yapacak ki, “Ne yapayım, amına koyum!” diyeceksin. Ama işte, bu aşkın tadı burada! Oyun oynuyor gibi, kalbini çalacak, gülüşüyle yüreğini yerinden çıkaracak. İyi ki bir tek seni sevdim ulan, yoksa bu hayatın ne zevkini alırdım, ne tadını! Düşünsene, o güzel gözlerin, o neşeli halleri! İçinde bir ateş var, o ateş seni bambaşka yerlere götürüyor....

Giren Çıkan Vatandaşa

Resim
 Bak, burası sahiden çok mühim! Çamlıca’ya 120 milyon dolara insansız ibadet aracı cami yaptık, tamam mı? Milletin gözünü boyadık, “dine hizmet” dedik, ama ne oldu? Cemaat günde 40 kişi, cami çalışanı 60 kişi! Ya ulan bu nasıl iş, cami çalışanı cemaatten fazla! Hem de 120 milyon dolarlık! Parayı nereye gömdük, kimlere peşkeş çektik, ona kimse bakmıyor. Sonra geldik asıl bombaya: Tank palet fabrikasını ne yaptık? Elin boku boncuklu Katarlısına verdik! Hem de 50 milyon dolara. Yahu memleketin tankını, topunu, askerini Katarlıya sattınız, utanmadan sıkılmadan da kalkıp “yerli ve milli” diye anlatıyosunuz. Milletle dalga mı geçiyonuz? Neyin kafası bu? Tank palet dediğin şey, bir ülkenin savunmasının bel kemiği, bu nasıl bu kadar ucuz gider, akıl alır gibi değil. Ama bitmedi! Şimdi geldik vatandaşa çökmeye. Millet zaten cebinde para bırakmadınız, kredi kartıyla idare etmeye çalışıyor. Onu da bırakmadınız ki rahat nefes alsın! Şimdi dönmüşsünüz, vatandaştan kredi kartından nasıl 750 lira...

Aman Ayranım Dökülmesin

Resim
Aylin adında bir kadın . Aylin, hayatında iki farklı yüzü barındırıyordu: Bir yanda sevgi dolu kocası Ahmet, diğer yanda ise tutkulu sevgilisi Mert. Hem evin kadını hem de gizli bir âşık olmak, Aylin’i her gün zorlu bir denge kurmaya zorlayarak hayatına karmaşa katıyordu. Aylin, her sabah kahvaltı hazırlarken “Ahmet’le mutlu bir hayat sürüyorum” diyerek mutfakta işe koyuluyordu. Kocası, evin her köşesine çiçekler bırakıyor, ona sevgi dolu gözlerle bakıyordu. “İyi ki varsın” derken içinden “Ama bir de dışarıda bir hayatım var” düşüncesi geçiyordu. Dışarıda ise Mert, Aylin’in kalbini çalan bir adamdı. İkisi arasında sürekli bir çatışma yaşıyordu; evdeki hayatı ve dışarıdaki tutkusu arasında sıkışıp kalmıştı. Bir akşam, Mert ona mesaj attı: “Gel, bu akşam dışarı çıkalım. Seni özledim.” Aylin, ne yapacağını bilemedi. Kocası Ahmet’in yanında evin hanımı olmak, onun gözüne bakıp “Seni seviyorum” demek ile, Mert’in tutkulu gözlerine bakıp “Hayatımda başka bir sevgi var” demek arasında gidip g...

Yokuşun İnişi

Resim
  Okan Bent diyorumki, “Yokuşun inişi,amın genişi ” diye bi tabir var ya, işte o öyle sandığın kadar kolay bi iş değil. Millet hep “yokuş aşağı inmek kolay” der, ama bak bi de orda ne halt oluyo. İnişin tadını çıkartırım sanırsın, öylece süzülücem, yol beni götürür sanarsın. Ama zannedersin. Asıl mesele, yokuşun inişi diye baktığın yerin seni nereye sürüklediği. İnişin kendi içinde bi boşvermişliği var. Her şey kolay gelir ya hani, bi salıyosun kendini, ama o salışın nereye varır? İşte orasını kimse düşünmüyo. Yokuşu çıktığın kadar dikkatli inmen gerekir, yoksa freni patlamış kamyon gibi savrulur gidersin. O rahatlığın bi bedeli var yiğen, işin sonunda o bedeli ödeyecek olan da sensin. Ha, düşünmeden inişin tadını çıkarayım dersen, sonunda bi bakmışsın duvara toslamışsın. Amma velakin “amın genişi” diye baktığımızda, o tabir var ya, halkın dilinde dolanır, aslında bi boşluk, bi genişlik anlatır. Hayatta her şeyi boş vermişlik hali. Ne dert var, ne tasa. Her şeyin içine bi rahatlık...

Gül Rengi

Resim
Sadece çocukken güler insan, Diğerleri gülmek değildir. Çünkü insan büyüdükçe, Komikliklere değil, acılara gülmeyi öğrenir. Büyüdükçe hayatta yaşadığın her şey, Bir gülüşü bozar, Hüzünle karışır kalbinin derinlerinde. Çocukken her şey ne güzeldi, Masum bir gülüşle geçiyordu zaman. Oysa şimdi, Gülümseme maskesi takıyoruz, Acının üstüne, Kimi zaman da, Bir teselli gibi gizli bir gülüş. Her düşüşte bir gülmece, Her kayıpta bir kahkaha, Ama içten içe, Yüreğimiz yaralı, Her gülüş bir gözyaşıyla sarmalanmış. Gül rengi olsun hayatım, Ama gözlerimdeki yaşlar silinmesin, Çünkü gülmekle acıyı, Birbirinden ayırmayı öğrenmeli insan, Çocukken güldüğündeki gibi, Sadece gülmeyi, Ve o gülüşü içten yaşatmayı…

MAVİ

Resim
Mavisinden olsun! Dedim. Mavi severim ben, Kalmadıysa sorun değil, Gelmesini beklerim, dedim. Tembihledim, kimsenin ki gibi olmasın diye. Farklı olsun istedim. “Fiyakalı Hayat” ısmarladım kendime. Hem de cakalı, Hem de mavisinden, Öyle bir hayat ki, gözlerim her baktığında deniz gibi olsun. Dalgalarla dans etsin hayallerim, Gökkuşağının en güzel tonlarını sunsun bana. Her sabah uyanıp, Mavi gökyüzüyle kucaklaşmak istiyorum, Rüzgarın hafif esintisiyle, Hayatın tadını çıkarmak için. Biraz çılgın, biraz serin, Belki de başkalarına yabancı, Ama benim olsun, Farklı olsun, özgün olsun. Yola çıkarken, Yanımda dostlarım, gülüşlerim, Sıcak sohbetler, kalpten kalbe muhabbetler, Bütün dertleri geride bırakıp, Sadece sevinçle dolup taşmak için. O yüzden “İyi Hayat” ısmarladım kendime, Mavisinden, fiyakalı, Düşlerin en güzelini yaşamak için, Kimseye benzemeyen, Sadece benim olan bir hayat.

Mutluluk Alışkanlık Olmalı

Resim
  Her gittiğim yerde, karşıma çıkan sorular aynı: “Kariyerin var mı?”, “Evli misin?”, “Evin var mı?” İnsanın sanki hayatı bir alışveriş listesiymiş gibi değerlendirildiğini hissettiriyor bu sorular. Bunlar, insanı tanımaya değil, onu bir kalıba sokmaya çalışıyor. Ama kimse “Mutlu musun?” diye sormuyor. İşte burada asıl mesele başlıyor. Hayat, sadece birer etiket değil. Kariyer, ev, eş… Bunlar önemli elbette, ama hepsinin ötesinde bir şey var: Mutluluk. Mutluluk, bir alışkanlıktır. Bu alışkanlığı edinmek, hayatın içinde kaybolmamak için çok önemli. Örneğin, her sabah kalktığında, kendine bir hedef belirleyebilirsin. Bugün için “Birine gülümseyeceğim” ya da “En sevdiğim kahveyi içeceğim” gibi basit ama etkili bir hedef. Bu, güne pozitif bir başlangıç yapmana yardımcı olur. Ya da işe gitmeden önce bir dakika durup, “Bugün neye şükredebilirim?” diye düşünmek, ruhunu besleyecek bir adım olacaktır. Küçük ama etkili alışkanlıklar yaratmak, zamanla hayatına büyük bir mutluluk katabilir. Bi...