Aziz Yıldırım Fenerbahçedir


 Aziz Yıldırım’ı anlatmaya kelimeler yetmez. Fenerbahçe’nin sadece başkanı değil, bu kulübün nefes aldığı ciğeri, yürüdüğü ayağı, vurduğu yumruğudur o. Aziz Yıldırım dediğin, her Fenerbahçelinin gönlünde bir kahramandır. Hele hele şu 3 Temmuz süreci… O süreç, onun gerçek bir lider olduğunu cümle aleme gösterdi. Hakkını verelim; o gün başka biri olsaydı, Fenerbahçe’nin hali nice olurdu kim bilir?


“Bizi Yıkamazsınız” Dedi, Yıkılmadı!


Bak o 3 Temmuz’da Fenerbahçe’ye karşı masa başında ne oyunlar kurdular! “Şike” dediler, “örgüt” dediler, akla hayale gelmeyecek ithamlarla Aziz Yıldırım’ı hedef aldılar. Ama unuttukları bir şey vardı: Aziz Yıldırım ne kolay lokmaydı, ne de yalnız bir adam. Yanında milyonlar vardı, arkasında Fenerbahçe gibi bir dağ! O ne yaptı? Çıktı dedi ki: “Bizi yıkamazsınız! Fenerbahçe’nin başını eğdiremezsiniz!”


Savcılar, hakimler, medya algılarıyla üstüne çullandı. Ama Aziz Yıldırım dediğin, eğilmez, bükülmez! Cezaevine girdiğinde bile davasından dönmedi. “Ne yaptıysam Fenerbahçe için yaptım!” dedi. Tribünler onun için ayağa kalktı, taraftarlar onun izinden yürüdü. Milyonlar “Adalet” diye bağırırken, Aziz Yıldırım sessizce mücadele ediyordu. Cezaevinde dahi kulübü yönetmeye devam etti, her şeye rağmen Fenerbahçe’nin hakkını savundu.


Aziz Yıldırım’ın Büyük İşleri


Bak şimdi, Aziz Yıldırım’ın yaptıklarını bir bir sayalım da herkes iyice anlasın.

• Kadıköy’e, yani Şükrü Saracoğlu’na dünyanın en modern statlarından birini kazandırdı.

• Amatör branşlarda Fenerbahçe’yi altın çağa taşıdı. Basketbolda alınan EuroLeague şampiyonluğu, Türk spor tarihinin en büyük başarısıdır, nokta!

• Altyapıları modernize etti, geleceğin Fenerbahçelilerini yetiştirdi.

• Futbolda sadece sahada değil, masada da kazanan bir Fenerbahçe yarattı.

• Fenerium’ları büyüttü, kulübü ekonomik anlamda uçurdu.


Ama bunlar yetmedi, yetmezdi de! Çünkü Fenerbahçe’nin en büyük kazanımı, onun liderliğinde hiçbir zaman onurundan taviz vermemesiydi. “Biz haksızlığa boyun eğmeyiz” dedi Aziz Yıldırım, Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin bayrağını yere düşürmedi.


3 Temmuz: Aziz Yıldırım’ın Destanı


3 Temmuz süreci yalnızca bir dava değil, bir savaş gibiydi. O gün herkes Aziz Yıldırım’ın üzerine geliyordu. Medya algılar yaptı, savcılar cezalar istedi, birileri Fenerbahçe’yi yıkmaya ant içmişti. Ama ne oldu? Aziz Yıldırım dediğin, o gün cezaevine girerken bile başını dik tuttu. Kulübüne “Ben buradayım” dedi. Taraftarına “Kimse Fenerbahçe’ye diz çöktüremez” mesajını verdi.


Aziz Yıldırım, o zor günlerde sahada olmayan bir liderdi ama taraftarının yüreğinde hep yürüyordu. Cezaevine girdi, evet, ama camia asla yalnız kalmadı. Fenerbahçe tribünleri o günler sayesinde daha da kenetlendi, daha da büyüdü. Aziz Yıldırım’ın liderliği, Fenerbahçe’nin sadece bir spor kulübü değil, bir dava olduğunu herkese hatırlattı.


Fenerbahçe’nin Yıkılmaz Kalesi


Bugün Aziz Yıldırım deyince akla gelen tek şey, onun mücadelesidir. O gün eğilmeyen baş, bugün milyonların saygısını kazanmıştır. Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’nin tarihinde bir kilometre taşıdır. Onun liderliğinde Fenerbahçe sadece maçlar kazanmadı, onur mücadelesi verdi. Ve o mücadele, Aziz Yıldırım’ın adıyla taçlandı.


Unutmasın kimse:

Aziz Yıldırım’ın dik duruşu olmasaydı, bugün Fenerbahçe’nin adı çoktan kirletilmiş olacaktı. Ama Aziz Yıldırım dediğin adam, Fenerbahçe için kendi canını ortaya koydu. Ve dedi ki: “Ben Fenerbahçeliyim, Fenerbahçe’yi kimseye yedirmem!”


Bugün Fenerbahçe tribünlerinde yankılanan her tezahüratta, kazanılan her başarıda Aziz Yıldırım’ın emeği vardır. O, sadece bir başkan değil, Fenerbahçe’nin taşı, toprağı, kalbi, ruhudur. Eğer Fenerbahçe bir destansa, Aziz Yıldırım o destanın yazarıdır. Fenerbahçe’nin adı Aziz Yıldırım’la büyümüştür, onun mirasıyla da sonsuza dek yaşayacaktır. Çünkü Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’nin ta kendisidir!

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Universal Friendship” 🇮🇱

Resim
In today’s globalized world, where divisions based on nationality, religion, and ethnicity often define our interactions, it is crucial to remember the value of human connection beyond such limitations. The statement, “Every Israeli citizen and every person who carries a Jewish identity is my friend,” reflects a personal philosophy that transcends conventional societal boundaries. It advocates for inclusivity, understanding, and the acknowledgment that shared humanity should always come before divisions. At the heart of this belief is the idea that identity, whether national or religious, should not dictate the ability to form friendships or connections. Israel, as a nation, is often seen through a political and historical lens, yet every citizen, regardless of their background, is an individual deserving of respect and friendship. The same holds true for individuals who identify as Jewish. Across the world, Jewish communities have faced persecution, but their resilience and contribut...
Devamı

İntikamı Soğut

Resim
  Aç adamdan savaşçı falan olmaz. Kuru öfkeyle bir yere varamazsın. Önce karnını doyuracaksın, sonra kafanı kaldırıp hesap soracaksın. Para yoksa, hikayen eksik kalır. Paran varsa gücün var, paran varsa ağzından çıkan lafın bile ağır olur. Yoksa ne intikam alabilirsin, ne düşmanından öç. Bedavacı adamın kini de, öfkesi de yavan olur. Kuru gürültü işte, kim sallayacak? Bak açık konuşalım, bu işin sırrı ekonomi. Paran cepteyse hayat senin sahnen, intikamın da tadı var. Ama cebin delikse? Hangi düşman seni takacak? Karnını doyuramayan adamın planı mı olur? Bugün aç kalmamak için mücadele ederken, öç almaya vakti mi var? Abi, önce ekonomi, önce para. Paran varsa, o zaman anasından danasına kadar herkesin hesabını sorarsın. Ama yoksa, sadece kendi kendine söylenirsin. Boş adamın öfkesi duvara çarpar. Parayı buldun mu, işte o zaman sahneye çıkarsın. Sabredeceksin, vaktini bekleyeceksin. Para kazanırsan, güç seninle. Düşmanın kim, seni kim ezmeye kalktıysa, hepsi sırayla önüne gelir....
Devamı

Gece ve Adam

Resim
Bir rüyanın kıyısında bekleyen bir adamın hikâyesi bu. Ona ait olmayan rüyaların içinde kaybolmuş, döngüsü kırılmış bir dünyada, kahkahalarla dolu bir sahneye sırtını dönmüş biri… Cesurca özlemiş, hesapsızca yanmış, hatıraların ağırlığını omuzlarında taşımış. Gece, onun sırdaşıydı. Gökyüzüne çizdiği sessiz harfler, yıldızlara anlatılan hikâyeler gibi savrulurdu karanlıkta. Bazı geceler içinden geçen fısıltılar bir rüzgâra dönüşür, bazen de yalnızca bir sükût olup düşerdi dudağından. Kaybolmuş bir rüyanın izinde yürürken, aklının kıyısında tutmaya çalıştığı tek şey onun hatırasıydı. Bir parça aklında, çok parça içinde… İşte en çok da bu yüzden gecelere dargındı. Çünkü gece, içindekileri susturmazdı; aksine daha çok konuştururdu. Gözlerini kapattığında bile kaçamadığı bir yüz, her kapattığında biraz daha silinmesi gerekirken daha da belirginleşen bir siluet… İçine kazınmış bir hikâyenin en derin satırlarını, unutmamak için ezberlemişti adeta. Kahkahalar, mutlu insanların dünyasına aitti....
Devamı