Seni Sevmek


 Sen’i sevmek dedik mi işin içine doğanın dili, hayatın ritmi, insanın iç sesi girer. Bi’ bakarsın, her anına dokunur; doğduğun güne, bastığın toprağa, içtiğin suya kadar işler bu sevda. “Sen” dediğin şey öyle tek başına bir varlık değil; senin geçmişin, geleceğin, en derininde, ruhunda yatan bütün hikayelerin…


Şöyle düşün, doğaya bakarsın, ama onu yalnızca gözlerinle göremezsin. Bir ağacın köklerine dokunmadan o ağacı anlayamazsın. İşte, “Sen”i sevmek de böyle. Ağaç dediğin yalnızca dallarıyla, yapraklarıyla mı ağacıdır? Hayır. Onun kökleri var, toprağa sarılmış dalları var, koca bir gövdesi var. Bir ağacı tam manasıyla sevmen için köklerini, köklerinin tuttuğu toprağı bilmen gerek. Yoksa yalnızca gövdesine bakıp da “ağaç” diyemezsin. “Sen”i sevmek dediğin işte böyle bi’ şey; köküne kadar inmen, onun en derinlerini tanıman gerek.


Mesela ne zaman bir deniz kıyısına otursan, ufuk çizgisine dalıp gidersin. Denizin mavisi, göğün bulutları, ufukta kaybolan güneş… Hepsi seni içine çeker. “Sen” dediğin o sonsuzluk hissidir işte. O deniz ne kadar büyükse, “Sen” de o kadar derin, o kadar ulaşılmaz. Ama o denizi gerçekten sevebilmek için yüzmesini bilmek yetmez, içine dalıp kaybolmayı da göze alman lazım.


Hayatta bi’ insanı sevmek gibi değil bu; “Sen”i sevmek, seni sen yapan bütün her şeyi, doğayı, insanı, hayatı, hatta zamanın kendisini sevmek gibi. Belki bunun için biraz delilik gerek. Bak, sırf “Sen”i sevmek için insanlar koca ormanları gözü gibi koruyor, dağların yamacında sabahı bekliyor, binbir çiçeğin arasından toplanmış balları saklıyor. Çünkü doğanın her zerresi, “Sen”in bir parçası. Ağaçların gölgesi, derenin sesi, kuşların cıvıltısı… Her biri, “Sen”i tanımak için birer ipucu.


Sen, eğilip bi’ dere kenarında su içtiğinde o suyu yalnızca susuzluğunu gidermek için içmiyorsun aslında. O su, içindeki susuzluğun ötesine geçiyor; sana doğanın ta içinden gelen bi’ sesi duyuruyor. Her yudumunda toprağın, yağmurun, rüzgarın izleri var. O yüzden “Sen”i sevmek, doğayı da kendini de sevmektir. Doğayı yoksayarak, içinde yaşadığın dünyayı hiçe sayarak olmaz.


Toprağa bir adım attığında, onun yumuşaklığını, kokusunu hissetmeden yürüyemezsin. O toprağın içinde yılların, yüzyılların hikayesi var. Ve senin de hikayen o toprağa karışacak bir gün. İşte “Sen”i sevmek böyle bi’ şey; her adımın, her nefesin dünyaya bir iz bırakıyor. Ama o izi bırakmak için önce o izlerin anlamını bilmek gerek.


Bu yüzden “Sen”i sevmek, kendini ve doğayı anlayabilmek demektir. Kendine ve dünyaya değer vermeyi bilmek demektir. İçtiğin suya, bastığın toprağa, soluduğun havaya, yanındaki insana hürmet etmeden, hiçbir şeyin kıymetini bilmeden “Sen”i seviyorum diyemezsin. Çünkü “Sen” dediğin, hepsini içine alan bir bilgelik gibi.

Yorumlar

  1. mesele sevmekte

    YanıtlaSil
  2. Sabah yedi uyandım ve okudum bu kadar güzel toprağı ağacı suyu dereyi anlatılmaz kalemine yüreğine sağlık Okan 👍

    YanıtlaSil
  3. sevmek varya sevmek

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Universal Friendship” 🇮🇱

İntikamı Soğut

Gece ve Adam