Alevi Kimdir ?
Size Aleviliği anlatayım, nasıl bir yaşam formu, dinle insanın günlük yaşamının nasıl entegre olduğu bir yaşam formudur. Alevilik sadece bir inanç biçimi değil, insanın günlük yaşamını şekillendiren, toplumsal ilişkilerinde adalet ve hoşgörüye dayanan bir yaşam tarzıdır. Alevilik, insanlar arasındaki eşitliği, barışı ve sevgiyi savunur. Günlük yaşamda, bu değerler hayatın her alanına entegre edilir; Alevilik, hem bireysel bir yolculuk hem de toplumsal bir düzenin inşa edilmesidir. Alevilikte, bir insanın hem içsel hem de toplumsal düzeyde huzuru bulması amaçlanır.
Aleviliğin temel felsefesi, “Eline, diline, beline sahip ol” anlayışına dayanır. Bu üç unsur, Aleviliğin ahlaki yapı taşlarıdır. Eline sahip olmak, insanın başkalarına zarar vermemesi, emeğine sahip çıkması gerektiğini anlatır. Diline sahip olmak, doğruyu ve güzeli söylemek, insanları kırmamak anlamına gelir. Beline sahip olmak ise dünyevi arzulara karşı ölçülü olmayı ifade eder. Bu üç ilke, Alevilerin hem bireysel hem toplumsal düzeyde nasıl bir yaşam sürmesi gerektiğini gösterir.
Alevilik, aynı zamanda toplumsal eşitlik ve hoşgörüye dayalı bir yaşam felsefesi sunar. “Gel, bir olalım” anlayışı, Aleviliğin özüdür. Aleviler, insanları ırk, mezhep ya da inanç farklılıklarına göre ayırmazlar. Herkes eşittir ve herkesin kendine özgü bir yolu, bir inancı vardır. Bu anlayış, Aleviliğin insan hakları, eşitlik ve adalet gibi evrensel değerlere ne kadar bağlı olduğunu gösterir. Alevilik, ayrımcılığa ve ötekileştirmeye karşı çıkar, toplumsal huzuru ve barışı savunur.
Alevilik, bir inanç sisteminden çok daha fazlasıdır. Aleviler, hayatlarını sanata ve kültüre de adarlar. Alevi deyişleri, semahlar ve müzik, Aleviliğin bir parçasıdır. Alevi kültüründe sanat, bir ibadet şekli olarak kabul edilir ve insanları birleştirir. Alevi aşıkları, halkın duygu ve düşüncelerini dile getiren eserler yaratmış ve bu eserler toplumsal dayanışmayı pekiştirmiştir. Alevi müziği ve dansları, toplumsal birliği sağlayan ve bireyleri manevi olarak bir araya getiren araçlardır.
Aleviliğin toplumsal yapısı da özgürlükçüdür. Her birey kendi iç yolculuğunu yapar, ancak bu yolculuk toplumu iyileştirme çabasıyla uyumludur. Aleviler, insanlara inançlarından ya da kimliklerinden dolayı yargılamazlar, tam tersine herkesin kendi yolunu bulmasına saygı gösterirler. Bu anlayış, Aleviliğin toplumsal hoşgörüye verdiği önemin bir yansımasıdır. Alevilik, farklılıkları kabul eder ve barış içinde bir arada yaşamayı öğütler.
Alevilik, özellikle Türkiye’den Avrupa’ya göç eden topluluklarla birlikte, kıtada önemli bir varlık göstermeye başlamıştır. 1960’lı yıllarda başlayan işçi göçüyle birlikte, Alevi toplulukları Almanya, Fransa, Hollanda, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerine yerleşmiştir. Bu süreçle birlikte, Avrupa’daki Aleviler kültürlerini, inançlarını ve geleneklerini yaşatmaya devam etmişlerdir. Göç ettikleri yeni toplumlarla etkileşim kurarak, Avrupa’da Aleviliği tanıtmışlar ve aynı zamanda oradaki topluluklarda hoşgörü, eşitlik ve barış gibi değerlerin savunuculuğunu yapmışlardır.
Avrupa’daki Aleviler, kültürlerini koruyarak ve toplumsal dayanışmayı güçlendirerek yaşamaktadırlar. Avrupa’daki Alevi Kültür Merkezleri, bu kültürün yaşatıldığı, Alevi değerlerinin paylaşıldığı önemli sosyal alanlar olmuştur. Bu merkezlerde, Alevi toplumu bir araya gelir, kültürel etkinlikler düzenler ve aynı zamanda sosyal sorunlara duyarlılık gösterir. Avrupa’daki Alevi dernekleri ve vakıfları, genç nesillere Aleviliği öğretmek, kültürün devamını sağlamak için büyük bir çaba sarf etmektedir.
Alevilik, Avrupa’daki Alevi toplulukları için bir kimlik meselesi de olmuştur. Göçle birlikte, Alevi kimliği, yerleşilen toplumlarla bütünleşirken, aynı zamanda Alevilik değerlerinin de korunması gerektiği bilinciyle yaşamaya devam edilmiştir. Alevi toplulukları, Avrupa’da da kendi içlerinde örgütlenerek, hem Türkiye’deki hem de Avrupa’daki sorunlarla ilgilenmekte ve bu sorunlara çözüm bulmaya çalışmaktadırlar. Aleviler, Avrupa’daki toplumlardan daha fazla kabul görmekte ve kendi inançlarını özgürce yaşamak için adımlar atmaktadırlar.
Ortadoğu, mezhep çatışmalarının ve dini farklılıkların yoğun olduğu bir bölge olmasına rağmen, Aleviler burada da önemli bir rol oynamaktadır. Alevilik, bu bölgedeki farklı dini ve mezhebi gruplar arasında birleştirici bir güç olma potansiyeline sahiptir. Aleviliğin temel öğretileri olan barış, hoşgörü ve eşitlik, Ortadoğu’daki çatışmaların çözülmesine katkıda bulunabilir. Alevilik, bölgedeki toplulukları bir araya getirme ve ortak bir yaşam alanı yaratma konusunda güçlü bir potansiyele sahiptir.
Ortadoğu’daki Aleviler, bölgedeki mezhepsel çatışmalara karşı barışçıl bir yaklaşım sergilerler. Aleviliğin hoşgörü ve eşitlik anlayışı, toplumda farklılıkların kabul edilmesini ve barışçıl bir şekilde bir arada yaşamayı teşvik eder. Aleviler, tarih boyunca bölgedeki pek çok çatışma sırasında tarafsız kalmaya çalışmış, hoşgörü ve anlayışla yaklaşarak, birleştirici bir rol oynamıştır.
Alevilik, bir inanç sisteminden çok daha fazlasıdır; o, insanın hem bireysel hem de toplumsal düzeyde huzur, barış ve adalet içinde yaşamasını sağlayan bir yaşam biçimidir. Alevilik, sevgi, hoşgörü, eşitlik ve adalet gibi evrensel değerlere dayalıdır ve bu değerler, Alevilerin günlük yaşamına entegre olmuştur. Avrupa’daki Alevi toplulukları, kültürlerini koruyarak, Aleviliğin felsefesini yaymakta ve yaşatmaktadırlar. Aleviler, hem geçmişte hem de bugün, dünya barışına katkıda bulunarak, insanlık için önemli bir örnek teşkil etmektedirler.

 
 
 
onlar dünyayı güzelleştirenlerdir
YanıtlaSil