Yarım Kalan Aşk
Hayat, çoğu zaman bizi tamamlama çabasına sürükler. Daha iyi bir iş, daha güzel bir ev, daha anlamlı bir ilişki… Sanki her şey bir bütün olursa huzuru bulacağız. Oysa hayat, hiçbir zaman her şeyi tamamlamaz. Çünkü onun doğası eksikliklerle, yarım kalanlarla, ulaşılamayanlarla şekillenir. Bunu kabul etmek, belki de insanoğlunun en zor sınavlarından biridir. Ama bazen o sınavda durup düşünmek gerekir: Her şey tamamlanmalı mı gerçekten?
Bazı şeyler vardır ki, yarım kalması gerekir. Hayatın güzelliği, o yarım kalışlarda gizlidir. Çünkü tamamlanmamış bir şeyin bıraktığı boşluk, içinde kocaman bir hikâye barındırır. Belki de yarım kalan bir hikâye, tamamlanandan daha fazla şey öğretir insana. Yarım kalan bir sevda, bir dostluk, bir hayal… Hepsi, bizi hayata dair daha derin düşüncelere sürükler.
Gece vakti gördüğünüz bir rüyayı düşünün. Gözlerinizi kapatıp o rüyaya daldığınızda her şey ne kadar gerçek, ne kadar mümkün gelir. Belki yıllardır özlemini çektiğiniz bir anın tam ortasındasınızdır. Ya da hiç gerçekleşmeyecek bir hayalin sıcaklığını hissedersiniz. Fakat aniden uyanırsınız. Gözlerinizi açtığınız anda rüya dağılır, o sıcaklık kaybolur ve geriye sadece boşluk kalır. İşte o an, gözleriniz kapansa bile tekrar o rüyaya ulaşamayacağınızı bilirsiniz.
Hayatın çoğu zaman böyle olduğunu fark etmek çok acı verici ama aynı zamanda özgürleştiricidir. Her şeyi tamamlayamayız. Her şeyi sonuna kadar yaşayamayız. Çünkü belki de bazı şeylerin güzelliği tam da o eksikliğinde gizlidir. Rüyanın yarım kalması, onu unutulmaz kılar. Çünkü eğer devam edebilseydiniz, belki o kadar güzel olmayacaktı.
İnsan ilişkileri de aynı şekilde yarım kalır. Dostluklar biter, aşklar solup gider. Bazen bir kelime, bazen bir bakış her şeyi yarıda bırakır. İlk başta bu durum can yakıcı gelir. Çünkü insan doğası, bir kapanış, bir son bekler. Ama hayatta her ilişki bir sonuca varmaz. Ve bu belki de hayatın en doğal halidir.
Yarım kalan bir aşk, tamamlanan bir aşktan daha anlamlı olabilir. Çünkü tamamlanan bir şey sıradanlaşabilir, ama yarım kalan bir şey hep farklı bir yerde durur. Onun eksikliği, ona bir anlam yükler. O ilişkiyi ya da o anıyı özel kılan şey, tamamlanmamış olmasıdır.
Modern dünya, bize sürekli tam olmamız gerektiğini söyler. Her şeyin yolunda olması, her hayalin gerçekleşmesi gerektiğini fısıldar. Ama gerçek dünya bundan çok uzaktır. Hayat, eksikliklerle doludur. Ve bu eksiklikler, bizi biz yapan şeylerdir. Eksik bir parça, insanı daha derin bir düşünceye, daha yaratıcı bir hale sürükler. Eksiklik, aynı zamanda bir öğretmendir.
Yarım kalan her şey bize bir şey öğretir. Mesela, yarım kalan bir dostluk, bir sonraki dostlukta daha dikkatli olmamız gerektiğini söyler. Yarım kalan bir hayal, hayata daha sıkı tutunmamız için bir sebep olabilir. Eksiklik, bizi tamamlamak zorunda bırakmaz. Aksine, bize eksikliği kabul etmenin özgürlüğünü verir.
Hayatta yarım bırakmayı öğrenmek, insanın kendine yapabileceği en büyük iyiliklerden biridir. Çünkü bazen, bir şeyi tamamlamaya çalışmak o şeyin özünü yok eder. Bir ilişkiyi, bir projeyi ya da bir hayali zorla sürdürmek, onun güzelliğini kaybettirebilir. Bu yüzden bırakmayı bilmek gerekir.
Yarım kalan bir şeyi zorla tamamlama çabası, insana daha fazla zarar verebilir. Bazen, bir şeyin yarım kalması gerektiğini fark etmek ve onu olduğu gibi bırakmak daha değerlidir. Çünkü hayatın doğal akışı budur. Hayat, hiçbir zaman mükemmel bir resim sunmaz. Onun güzelliği, o eksik parçalarla şekillenir.
Yarım kalan şeylerin ardında hikâyeler saklıdır. Bizi düşündüren, hüzünlendiren, bazen de gülümseten hikâyeler… Yarım kalan bir dostluk, eski bir mektubun köşesinde saklı kalır. Yarım kalan bir aşk, bir şarkının melodisinde yeniden canlanır. Ve yarım kalan bir rüya, gece boyunca zihnimizi meşgul eder.
Bu hikâyeler, bizi hayata bağlar. Çünkü o eksikliklerde kendimizi buluruz. Eksiklik, insana insan olduğunu hatırlatır. Mükemmel olamayacağımızı, her şeyi tamamlayamayacağımızı, bazen de yarım bırakmayı bilmemiz gerektiğini öğretir.
Hayat, her zaman yarım kalanlarla doludur. Ve bu yarım kalanlar, hayatın gerçek anlamını oluşturur. Her şeyi tamamlamak zorunda değiliz. Tamamlanmayan bir şey, kendi içinde bir anlam taşır. Belki de hayatın en güzel tarafı budur: Eksiklikleriyle, yarım kalan hikâyeleriyle bir bütün olması.
O yüzden, zorlamayın dostum. Yarım kalması gereken her şey, yarım kalsın. Çünkü bazı şeyler, ancak yarım kaldığında gerçekten güzeldir. Okan Bent Önok

 
 
 
Yorumlar
Yorum Gönder