Ahmet Necdet Sezer


Ben diyorum ki, Ahmet Necdet Sezer bu ülkenin gördüğü son gerçek Cumhurbaşkanıdır. Çünkü o makamın ne anlama geldiğini bilen, oranın hakkını veren, mütevazı, onurlu ve vakur bir liderdi. Sezer, halkın içinde yetişmiş, hukukçu kimliğiyle liyakatin ne olduğunu herkese göstermiş bir devlet adamıdır. Görevdeyken tek derdi devlete ve millete hizmet etmekti, başka hiçbir çıkarın ya da planın içinde olmadı.

Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanlığı’na Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’ndan gelmiş, hukukun üstünlüğüne inanmış bir liderdi. Koltuğu bir güç aracı olarak görmedi; orayı milletin haklarını savunması gereken bir sorumluluk makamı olarak kabul etti. Siyasi baskılar, krizler ya da çıkar odakları karşısında asla eğilip bükülmedi. Haktan ve hukuktan yana olmayı her zaman ön planda tuttu. Bu yüzden “onurlu” ve “vakur” sıfatları ona çok yakışır. Çünkü Sezer, devlete hizmette dürüstlüğü ve liyakati esas alan bir anlayışı temsil etti.

Mütevazı yaşam tarzı, onun karakterinin en önemli yansımasıydı. Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü hiçbir zaman bir ihtişam gösterisi alanı hâline getirmedi. “Bu milletin parası kutsaldır; çarçur edilemez!” diyerek köşkte lüks harcamalara engel oldu. Gereksiz masraflara izin vermediği gibi, kendisi de halktan biri gibi yaşamayı tercih etti. Gösterişten uzak, sade tavırlarıyla, Cumhurbaşkanı’nın sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda halkın temsilcisi olduğunu herkese hatırlattı.

Devleti yönetmekte liyakat onun en büyük önceliğiydi. Hak etmeyenlerin devlet kademelerinde yer almasına asla göz yummadı. Yürütme ve yasama organlarıyla sık sık karşı karşıya gelmesine rağmen, anayasal düzenin ve hukukun üstünlüğünün bozulmaması için mücadele etti. Yanlış gördüğü yasaları veto etti, yolsuzluk ve adaletsizlik karşısında hiçbir zaman sessiz kalmadı. Sezer, halkın menfaatine aykırı bir durum olduğunda “Devlet benim değil, milletindir!” diyerek gereken neyse onu yaptı.

Laiklik ilkesine olan bağlılığı, onun cumhurbaşkanlığı dönemindeki en güçlü duruşlarından biriydi. Türkiye’nin hukuk devleti kimliğini korumak için tarafsız bir şekilde hareket etti. Siyasi çekişmelerde hiçbir tarafın yanında yer almadı, daima devletin ve milletin çıkarlarını gözetti. Onun liderliğinde Cumhurbaşkanlığı makamı, bir siyasi partiye değil, anayasal düzene ve halkın iradesine hizmet etti.


Sezer’in onurlu duruşu, görev süresinden sonra da devam etti. Makamını bırakır bırakmaz bir köşeye çekildi ve hiçbir siyasi ya da ticari faaliyetin içinde yer almadı. Sessiz, sade bir emeklilik hayatı sürdürdü. Bu davranışı, onun gerçekten liyakatli, tarafsız ve devlete hizmetten başka bir amacı olmayan bir lider olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Bugün hâlâ halkın geniş bir kesimi ona “Son Gerçek Cumhurbaşkanı” diyorsa, bunun bir sebebi var. Sezer, Cumhurbaşkanlığı makamını bir liderin ya da bir grubun değil, milletin ve anayasanın temsil makamı olarak gördü. Görevini dürüstlükle ve büyük bir ciddiyetle yerine getirdi. Vakur duruşu, mütevazı tavırları ve liyakate verdiği önemle Türk siyasi tarihinde adını altın harflerle yazdırdı.

Ahmet Necdet Sezer, sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda adaletin, dürüstlüğün ve halkına bağlılığın simgesi olmuştur. O, Cumhurbaşkanlığı’nın nasıl yapılması gerektiğini bizlere göstermiştir. Onun adı, devlet adamlığının, liyakatın ve onurun sembolü olarak hep hatırlanacaktır. Onurlu, vakur ve mütevazı bir lider olarak Sezer, Türkiye’nin tarihine damga vuran bir isimdir ve bu millet onu unutmayacaktır. Okan Bent Önok


 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Universal Friendship” 🇮🇱

İntikamı Soğut

Gece ve Adam