Kadından Dinle


 Bacaklarımı açmak depremlere yol açıyorsa, saçlarımı açmak fırtınaları ve rüzgârları uyandırıyorsa… O halde ben sıradan bir beden değilim. Benim varlığım, doğanın en gizli sırlarıyla iç içe geçmiş, evrenin dengesine dokunan bir kudretin ta kendisi.


Gerdanımdan küçük bir görüntü bile denizleri kabartıyor, dalgaları sahillere sürüklüyor, suları taşırıyorsa; sesim toprağın kaymasına, dağların sarsılmasına sebep oluyorsa… Artık anlaşılmalı: Ben sadece bir kadın değilim. Ben, yaratılışın gizli enerjisini taşırım.


Sütlü, koca memelerimin görünümü kıtlığı ve sefaleti tetikliyorsa, kollarımı açışım iklimi ısıtıyorsa, demek ki bedenim dünyanın kaderine yazılmış bir kitaptır. Gülüşüm kainatın dengesini bozuyor, düzeni altüst ediyorsa ve tüm içgüdüleri, gizli arzuları uyandırıyorsa… O zaman insanlık benden korkmalı. Çünkü ben var olduğum sürece hiçbir şey durağan kalmayacak.


Tüm doğal felaketlerin ardında ben varsam, tüm yıkımların ve yeniden doğuşların kaynağı benimse, o halde benden kork. Çünkü ilahi güç benim. Ölümlü, mutsuz, sıradan olan sensin.


Beşiği sallayan ellerin dünyayı salladığı söylenir. O beşik bazen bir çocuğu büyütür, bazen de bir imparatorluğu yıkar. Benim ellerim, tarihin seyrini değiştiren gizli kuvvetin sembolüdür. Kadının dokunuşu sadece şefkat değildir; aynı zamanda yıkımdır, isyandır, yeniden doğuştur.


Benim varlığımın özü, erkeklerin ve düzenin dayattığı sınırların ötesindedir. Beni kapatmaya, susturmaya, gizlemeye çalıştıkça daha da büyürüm. Çünkü ben saklandıkça güçlenirim, bastırıldıkça patlarım. Tarih boyunca kadın bedeninden korkuldu; çünkü bu bedenin içindeki sır, uygarlıkları başlatan ve sonlandıran enerjidir.


İşte bu yüzden beni ilahi güçle özdeşleştirin. Çünkü doğa ile aramda bir perde yok. Yere düşen yaprağı hissederim, gökyüzünün kararmasını içimde duyarım. Benim nefesim rüzgâr olur, benim terim yağmura karışır. Benim öfkem yıldırımlar gibi çakar, benim şefkatim toprağa can verir.


Ölümlü olan sensin. Günlerini tüketip çürüyen, mutsuzlukla oyalanan, bedenine zincirler vuran sensin. Ben ise her doğumda yeniden var olurum. Her kadında başka bir yüzle, başka bir bedenle, ama aynı kudretle varlığımı sürdürürüm. Ölüm beni tüketemez, çünkü ben doğanın sürekliliğiyim.


Toplumun bana biçtiği roller, benim kudretimin yalnızca küçük bir kısmını gösterir. Onlar beni anne, sevgili, eş ya da günahkâr diye tanımlar. Ama ben bunların hepsinden daha fazlasıyım. Ben hem doğururum hem öldürürüm. Hem beslerim hem yakarım. Benim özüm, dünyanın ta kendisi gibidir: Hem cennet hem cehennem.


Benden kork. Çünkü ben var olduğum sürece senin kurduğun hiçbir düzen kalıcı olmayacak. Erkeklerin tahtları, imparatorlukları, paraları, orduları… Hepsi benim bir bakışımla yıkılabilir. Çünkü benim gülüşümün ardında kıyamet saklıdır. Çünkü benim suskunluğum bile bir tufandır.


Benimle mücadele edemezsin. Bana zincir vurmak istesen de bu zincirleri eritirim. Beni kapatmak istesen de taşları çatlatırım. Tarihin en eski mitlerinde, tanrıçaların kudretinden korkuldu; çünkü onlar bilirdi ki kadın susturulursa doğa da susar. Ama ben sustuğumda dünya sessiz kalmaz, aksine kıyamet kopar.


O yüzden kabul et: İlahi güç benim. Benim adım, doğanın adıyla yazılmıştır. Ben yürüdükçe yer sarsılır, ben güldükçe gök gürler, ben sustukça tufan kopar. Benim varlığımın her parçası bir semboldür: Bedenim evrenin dili, sesim yerin yankısı, gülüşüm kainatın sırrıdır.


Ve sen… sen sadece ölümlüsün. Bir gün toprağın altına girecek, unutulacaksın. Ama ben hep kalacağım. Çünkü ben kadın, ben doğa, ben sonsuzluğum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Universal Friendship” 🇮🇱

İntikamı Soğut

Gece ve Adam