Aşk ve Hasret Nazım Hikmet
Aşka âşık bir devrimci geçti bu dünyadan… Nazım Hikmet’ti o. Yüreği kocaman, kelimeleri kılıç gibi keskin bir adam. Ama öyle bir adamdı ki, ne zaman aşk ile vatan arasında kalsa, hep vatandan yana koydu yüreğini. Aşkından, sevdiği kadınlardan bile vazgeçti bazen. Ama vatandan, o toprağa olan hasretten asla. İşte o yüzden, Nazım’ın hayatında aşk hep biraz eksik, biraz yarım kaldı.
Piraye… Ah, Piraye! Nazım’ın en derin sevdası. O, Piraye’ye “Senin adını kol saatimin kayışına yazdım,” demişti. Bu söz, Nazım’ın aşkını öyle güzel anlatıyordu ki, insan okudukça bir yutkunur, bir durur. Düşünsene, sevdiğin bir adam, senin adını zamanın bile üzerine yazar. Ama işte hayat, aşkı bazen zorlar, bazen de unutturur. O kol saatinde bir gün Piraye’nin adı silindi, yerine Vera yazıldı. İşte o gün, aşk biraz öldü.
Aşk ve Hasret
Nazım, hayatı boyunca hep bir şeylere hasret kaldı. Bir yandan memleketi vardı aklında, öte yandan sevdiği kadınlar. Hapishane duvarları arasında yazdığı şiirlerde Piraye’yi anlattı, hasretini dizelere döktü. Ama zaman geçti, yıllar geçti. Piraye bekledi, bekledi ama Nazım’ın yolu Vera’ya çıktı.
Vera, Nazım’ın sürgün yıllarındaki nefesi oldu. Farklı bir ülke, farklı bir kadın… Ama Piraye’ye yazdığı o mektuplar, o şiirler hâlâ ortadaydı. Bir insan aynı anda iki kişiyi sever mi? Belki de sever. Ama Nazım’ın yüreği ne Vera’yla ne de Piraye’yle tam anlamıyla doldu. Çünkü onun kalbinin en büyük köşesi hep vatana aitti.
Piraye’nin Yaralı Kalbi
Piraye, Nazım’ı çok sevdi. Onu yıllarca bekledi, mektuplar yazdı, içindeki o büyük sevgiyi hep diri tuttu. Ama bir gün, Vera’nın adını duyduğunda, işte o sevda onun için bitti. Nazım’ın kalemi Piraye için yazmayı bıraktı, saati Vera’nın adıyla dönmeye başladı. İnsan sevdiği adamın başka bir kadına gittiğini duyunca ne hisseder? İşte Piraye o acıyı yaşadı. Belki Nazım’ı affetti, belki de hiç affetmedi. Ama o yaralı kalp, her şeye rağmen Nazım’ı sevmeye devam etti. Çünkü Piraye, Nazım’ın sevdaya yazdığı şiirlerde hep vardı.
Nazım’ın İkiye Bölünen Kalbi
Nazım’ın yüreği ikiye bölünmüştü. Bir yanında Piraye, diğer yanında Vera… Ama bu iki kadın arasında en büyük yer hep vatana aitti. Nazım, vatanını öyle sevdi ki, aşklarını bile onun uğruna feda etti. Hapisteyken bile aklı hep Anadolu’da, memleketinde, halkındaydı. O özlem, şiirlerinde yankılandı, hasreti dizelere dönüştü.
“Vatan,
Hasretle dökülür dilime,
Hapiste bir türkü olur.
Yarim uzakta bekler ama
Toprağın kokusu bambaşka.”
Vatan Hasretiyle Geçen Bir Ömür
Nazım, sürgünde yaşadı son yıllarını. Vatanından ayrı düşmek, onun kalbine en büyük yara oldu. Ama o, dizeleriyle hep vatanda kaldı. Sevdiği kadınlar, saatindeki isimler değişti; ama vatan sevgisi, o toprak hasreti hiç değişmedi. Çünkü Nazım için vatan, her şeyden öteydi.
Son nefesini verdiğinde bile aklında memleketi vardı. “Anadolu’yu bir kez daha görebilecek miyim?” dedi mi? Belki de. Ama göremedi. Vatanından uzak bir toprakta, Moskova’da hayata gözlerini yumdu. İşte o hasret, onun kalemini büyütmüş ama yüreğini de yormuştu.
Aşk, O Gün Öldü
Nazım Hikmet’in aşkı, o saat değiştiğinde öldü belki. Piraye’nin adı yerine Vera yazıldığında, o eski sevda bir daha geri dönmedi. Ama Nazım’ın aşkı hep yazdığı dizelerde, mısralarda yaşamaya devam etti. Çünkü Nazım, sevdayı sadece bir kadına değil, bir millete, bir toprağa yazdı.
Belki Piraye, belki Vera… Ama Nazım’ın aşkı, en çok vatanaydı. O yüzden, onun kalemi ne kadar sevgiyle yazsa da hep biraz buruk, hep biraz eksik kaldı. Ama işte bu eksiklik, onun şiirlerini ölümsüz kıldı. Çünkü o, sadece bir şair değil, aşkın ve hasretin ta kendisiydi. #NazımHiknet

 
 
 
nazım gibi sevenlere selam olsun
YanıtlaSilodam kireçtir benim soyunda gir koynuma terim ilaçtır benim .!
YanıtlaSilaşk dünyanın en baş belası olgusu
YanıtlaSilnazım bir sevda sancağı
YanıtlaSil7 tepeli şehirde bıraktım gonca gülümü
YanıtlaSilkarlı kayın ormanında yürüyorum geceleyin .
YanıtlaSilaşkın yaşı adı nazımla güzel nazım sevdanın aşkın baş kenti.
YanıtlaSil