Aynı Filmin Devamı
Aynı Filmin Devamı
Bu ülkede her şey öylece olup bitmiyor. Görünen neyse, o değil. Görüldüğü gibi değil, gösterildiği gibi de değil. Yaşadıklarımız bazen bir senaryonun sahneleri gibi. Oyuncular değişiyor ama film aynı film. Perdeler açılıyor, ışıklar yanıyor ve biz yine salonda yerimizi alıyoruz. Fark ettiğimizde alkışlamış bile oluyoruz.
2023 seçimlerinde Ümit Özdağ’ın Sinan Oğan’ı cumhurbaşkanı adayı göstermesi, ilk bakışta “muhalif bir çıkış” gibi servis edildi. “Vatanperverlik” ambalajıyla paketlenmişti. Ama bu hamlenin en net sonucu, Erdoğan’ın yeniden seçilmesi için açılan bir yol oldu. Hesap buydu. Hesap tuttu.
Oğan ikinci turda Erdoğan’ı desteklediğinde, oyun açığa çıktı. Fakat Özdağ, siyasi pozisyonunu “denge” olarak tanıttı. Oysa o denge, Erdoğan lehine kurulmuş bir teraziydi. Muhalefetin dağılmasında bu ikilinin oynadığı rol, sadece izleyenlerin değil, artık tarih sayfalarının da kayıt altına aldığı bir hamleydi.
Bugün geldiğimiz noktada, Ümit Özdağ Silivri’de. Bazıları bunu bir “temizlik operasyonu” olarak okuyor. Oysa bu da filmin bir parçası. Bir göz boyama. “Bakın, dokunuyoruz” mesajı… Ama nereye dokunuyorlar, neyin üstünü örtüyorlar, kimleri aklıyorlar?
Silivri artık bir sembol. Gerçeği konuşanların, sorgulayanların, iktidara yan bakanların uğrak yeri. Ancak bu kez farklı: Kendisini milliyetçi, hatta kimi zaman muhalif olarak tanıtan biri var içeride. Peki neden?
Çünkü bazen birini içeri almak, onu susturmak değil, tam tersine sahneye çıkarmaktır. Onu meşrulaştırmaktır. Onu kahramanlaştırmaktır. Özdağ’a yapılan, belki de bir tür “ödül”dür. Sisteme sadakatinin tescili gibi. “Bak, işini iyi yaptın, şimdi seni muhalefet vitrinine yerleştiriyoruz” mesajı olabilir mi?
Bu ülkede her şey planlıysa ve hiçbir şey tesadüf değilse, o zaman bunu da o bütünlüğün içinde okumak gerekir.
Bugün Özdağ’a sempati duyan bazı muhaliflerin olması şaşırtıcı değil. Çünkü bu filmde roller ustaca yazılmış. Kahramanlar, hainler, kurbanlar ve kurtarıcılar… Her şey yerli yerinde. Ama aslında hikâye başından beri bizim dışımızda yazılıyor. Biz sadece figüranız.
Gerçek muhalefet, sadece koltuk istemez. Gerçek muhalefet, hesaplaşma ister. Hesabı da seçimle değil, gerçek bir yüzleşmeyle sorar. Filmden çıkmak da cesaret ister. Koltuktan vazgeçmek, alkıştan uzak durmak, salonu terk etmek… Belki de gerçek devrim, o salonu terk ettiğimiz gün başlayacak.

 
 
 
Yorumlar
Yorum Gönder