Hrant Dink
Hrant Dink, bu toprakların yetiştirdiği en cesur ve en sevgi dolu seslerden biriydi. Her cümlesinde barıştan, kardeşlikten ve insan olmanın erdemlerinden bahsetti. Onun hayali, sınırların ötesinde bir insanlık ailesiydi. Ancak, 18 yıl önce karanlık bir el bu sesi susturdu. Bugün Hrant’ı anarken, onun ideallerini yaşatmak, geçmişin hatalarını unutmadan geleceği inşa etmek için bir kez daha düşünmeliyiz: Sevgi gerçekten yaşatır.
Bir an için dünyanın en yüksek noktasına çıktığımızı hayal edelim. Öyle bir yükseklik ki ne sınırlar, ne bayraklar, ne de ayrıştırıcı çizgiler görünür. Yalnızca yeryüzünün tek bir bütün olduğu, insanlığın aslında aynı kaynaktan beslendiği gerçeğiyle baş başa kalırız. İşte Hrant Dink de böyle bir perspektifle baktı dünyaya. Farklılıkları bir tehdit değil, bir zenginlik olarak gördü. Birbirimize duyduğumuz sevgiyi artırdıkça, ayrışmaların yok olacağına inandı.
Ancak ne yazık ki, sevginin birleştirici gücü her zaman tehdit olarak algılanmıştır. Hrant Dink, barışı savunan cesur duruşuyla bu tehdidin tam ortasında kaldı. Fikirleri, kalemi ve cesaretiyle karanlığa karşı bir ışık yaktı. Ama bu ışık, 18 yıl önce haince bir saldırıyla söndürülmeye çalışıldı. Onu susturduklarını sandılar. Oysa susturulan Hrant’ın sesi değil, karanlığın kendisiydi. Çünkü sevgi, asla öldürülemez.
Doğa bize yaşamayı ve yaşatmayı öğretir. Toprak, su, hayvanlar, bitkiler… Hepsi yaşamın bir parçasıdır ve birbirini tamamlar. Toprağı seven bir çiftçi, onu zehirlemez. Hayvanı seven bir insan, onu avlamaz. Ve insanı gerçekten seven bir yürek, asla yaşamı söndürmez. Hrant Dink, bu sevginin canlı bir örneğiydi. Onun kalemi; toprağı, suyu, kurdu, kuşu ve insanı sevmenin erdemini anlatan bir pusulaydı.
Ancak tarih boyunca bu sevgiyi yok etmeye çalışan güçler hep var oldu. Savaşlarla, sınırlarla, nefretle insanlığı bölen bu zihniyet, Hrant gibi barış elçilerini susturmaya çalıştı. Ama unuttukları bir gerçek vardı: Sevgi, yaşamın özüydü. Hrant, kalemiyle sevgi ve barışın tohumlarını ekti. Bugün o tohumlar hâlâ filizleniyor, hâlâ yeni yüreklerde kök salıyor.
Bugün Hrant’ı anarken, onun barış ve kardeşlik dolu mirasına sahip çıkmalıyız. Onun özlemini duyduğu dünyayı inşa etmek bizim elimizde. Ayrımcılığın olmadığı, insanların ötekileştirilmediği, her canlının değer gördüğü bir dünya yaratmak… Bu, yalnızca bir hayal değil, aynı zamanda bir sorumluluktur.
Peki, bunu nasıl başarabiliriz? İlk adım, insanı insan olarak sevmekten geçiyor. Onu diliyle, diniyle, kökeniyle yargılamak yerine, varlığıyla kabul etmek gerekiyor. Sevgi, bizi bölen tüm sınırları aşabilecek kadar güçlü bir duygudur. Hrant Dink’in yaşamı, bunun en güzel kanıtıdır. O, sevgiyi bir kalkan gibi kullandı; nefrete, öfkeye ve ayrımcılığa karşı bu kalkanla durdu.
Dünyanın yükseğine çıkabilseydik, bu ayrımları görmezdik. Sadece sevgiyle birbirine bağlı bir insanlık ailesi görürdük. Toprağı, suyu, kurdu, kuşu, kelebeği… Hepsini aynı sevgiyle kucaklardık. İşte Hrant Dink’in bize hatırlatmak istediği şey tam olarak buydu: “Seven yaşatır.”
Bugün, Hrant’sız geçen 18 yılı geride bırakırken, onun mirasını onurlandırmak için bir kez daha hatırlıyoruz: Sevgiye sarılmalı, yaşamı korumalı, barışı inşa etmeliyiz. Çünkü sevgi, barışın ve kardeşliğin tek gerçek yoludur.
Unutmayalım ki, Hrant’ın hayali bizim sorumluluğumuzdur. O hayali gerçeğe dönüştürdüğümüzde, dünyanın yükseğinden baktığımızda, hiçbir ayrımın, hiçbir nefretin kalmadığı bir dünya göreceğiz. İşte o zaman Hrant’ın huzur içinde olduğunu bileceğiz.
#HrantDink
#Hrantsız18Yıl

 
 
 
Yorumlar
Yorum Gönder