Nazım Hikmet


Bugün 15 Ocak… Hani deriz ya, bazen bir gün gelir, her şey değişir diye. İşte o gün, 1902 yılında, Selanik’te doğan Nazım Hikmet’le başlar. Bu tarih, yalnızca bir şairin doğduğu gün değil, aslında dünya, bir devrimciyle, halkın sesiyle, özgürlüğün en güzel şekliyle tanışır. Nazım Hikmet, kelimeleriyle öyle bir dünyaya dokundu ki, her bir mısra bir halkın özlemini, her bir dizede bir milletin umutlarını bulduk. Bugün, Nazım’ın doğum günü, sadece ona değil, onun kalemiyle yazılan tüm direnişe, sevdaya, özgürlüğe saygı duruşudur.

Nazım, sadece bir şair değil, halkının sesini, nefesini, ruhunu kalemle dünyaya duyuran bir adamdı. Onun şiirleri, bazen bir çocuğun neşesi gibi neşelendirir, bazen de bir milletin acısıyla sızlatır. O, hem geçmişi anlatırken hem de geleceğe dair umutları büyütürken hiç susmaz. Bir milletin bağımsızlık mücadelesini ve bir halkın özgürlük arayışını hiç bitmeyen bir şarkı gibi söyler. Nazım Hikmet doğarken, aslında sadece bir insan değil, bir halkın çığlığı dünyaya geliyordu.

Nazım Hikmet’ten Bir Dörtlük


Halkın yüreğiyle yazılmış bir destan,

Düğün bayram, zafer her adımda.

Yürekler susmaz, her dizede yankı,

Zafer de, sevda da, bu topraklarda.


Kurtuluş Savaşı Destanı


Bir Milletin Ayağa Kalkışı

1919’dan 1923’e kadar geçen süre, Türk halkının kaderini değiştiren, canla başla verilen bir mücadelenin adıdır. O dönemde, topraklarımız işgal altındaydı. Üzerimize gelen zalim güçler her yeri dumanla kaplarken, halkın içindeki direniş ateşi hiç sönmedi. İnsanlar, yüreklerinde bağımsızlık için bir umut taşıyorlardı. Nazım Hikmet, bu mücadelenin şairiydi. O, sadece savaşı değil, halkın kararlılığını, korkusuzca ayağa kalkışını da anlatıyordu.


“Anadolu’nun bağrında bir ateş yanar,

Her köyde, her kasabada yürekler yakar.

Kadını, erkeği, çocuğu, yaşlısı,

Bir millet kalkar, hürriyet için yürür.”


Kadınların Kahramanlığı

Kurtuluş Savaşı’nda kadınların da rolü büyüktü. Nasıl bir kahramanlık örneği sergilediklerini anlatmaya kelimeler yetmez. Çocuklarını evde bırakıp cephelere giden, mermileri taşıyan, ekmeğini parçalayan kadınlar… İşte Nazım, onların fedakarlıklarını mısralarında ölümsüzleştirdi. Kadınlar, o yıllarda her biri ayrı bir destan oldu ve Nazım, bu kahramanlıkları dünyaya duyurdu.


“Kadınlar geceyi beklemeden kağnılara,

Yüreklerinde hürriyet, gözlerinde umut.

Toprak kokusu, kanla karıştı ama,

O gözlerde hiç sönmeyen bir ışık vardı.”


Sakarya ve Dumlupınar

Sakarya Meydan Muharebesi, Türk milletinin kaderini değiştiren bir savaştı. Nazım Hikmet’in dizelerinde bu zafer, bir kahramanlık şarkısına dönüşür. Zaferin ardından, Dumlupınar’da düşman püskürtülmüş, Türk milletinin özgürlüğü garantiye alınmıştır. İşte Nazım, her zaferi, her adımı birer destan gibi yazar. Bu topraklarda kazandıkça kazanırız, her zaferin hikayesi, halkımızın zaferidir.


“Kırmızı toprak, göğün altında,

Zafer, halkın gözlerinde ışıldar.

Sakarya’nın toprağında,

Bir millet yeniden doğar.”


Cumhuriyetin Doğuşu

Ve işte o büyük an: 1923. Cumhuriyet ilan ediliyor. Türk milletinin verdiği o büyük mücadelenin meyvesi toplandı. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Cumhuriyet kuruldu ve her şey değişti. Nazım Hikmet, bu devrimci anı bir halkın en büyük zaferi olarak yazdı. Cumhuriyet, halkın kendi iradesiyle kurduğu, özgürlüğü simgeleyen bir yapıdır.


“Cumhuriyet doğdu, sabahın ilk ışığı gibi,

Bir milletin kalbinde büyüdü, güneş gibi.

Özgürlük adıdır bu, halkın ruhudur,

Ve her adımda yeni bir dünya kurulur.”


Nazım’ın Şiirlerinde Umut ve Özgürlük


Nazım Hikmet’in şiirleri, geçmişin sesini duyururken, geleceğe umut taşır. O, hiçbir zaman pes etmedi, her zaman halkını savundu. Onun şiirleri, bir halkın ayağa kalkışını, özgürlüğü savunuşunu ve her türlü zorluğa karşı gösterdiği direnci anlatır. Her bir kelime, her bir dize, halkın mücadelesinin, sevdanın ve özgürlüğün simgesi oldu.


Bugün, Nazım Hikmet’in doğum günü… Onun şiirlerine, halkının mücadelesine ve özgürlüğüne saygı duruşunda bulunuyoruz. Nazım’ın kalemi, geçmişte olduğu gibi bugün de aynı güce sahip. O, sadece bir şair değil, bir milletin umududur. Her 15 Ocak’ta, Nazım’ın mısraları bir kez daha hayat bulur ve hepimizin içinde bir ateş yakar. Çünkü Nazım’ın yazdığı her şey, sadece bir dönemi anlatmaz; o, her zaman özgürlüğü ve insanın en değerli haklarını savunur. #NazımHikmet

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Universal Friendship” 🇮🇱

İntikamı Soğut

Gece ve Adam