Kayıtlar

Göbekli İnsanlar Neşelidir

Resim
  Kilolu insanların hayata bakışı başkadır, böyle hayatı daha çok sevip daha çok tadını çıkarırlar. Sıkıntı, dert tasa onlara vız gelir tırıs gider. Kahvesini içer, dostlarıyla muhabbetini eder, karnı tok sırtı pek yaşar gider. Yani hayatı, olduğu gibi kucaklamayı iyi bilirler. Kendileriyle barışıktır bu insanlar; kim ne der, ne düşünür, pek kafaya takmazlar.                                             Siz kendinizi bir kalıba sokmak için uğraşıp dururken onlar rahatlıkla her anın tadını çıkarır. Mutluluğu dışarıda aramayarak, içine bakarak bulan insanlar bunlar. Birkaç kiloya takılmak yerine, kahkahasını, keyfini hiç eksik etmez. Her gün kendini yormak yerine, hayata bir kere gelmişiz deyip dolu dolu yaşar.  Balık etli kadın da başkadır, sıcacık, sevgi dolu olur. Onun yanında kendini huzurlu hissedersin, sanki tüm dertler bir anda uçar gider. Kendisiyle barışıktır, ha...

Ateşle Barut Kadın&Erkek

Resim
  Fielding der ki; “Erkek ateş, kadın kavdır; Şeytan onları tutuşturur.” İşte, bu kıymetli cümle, hayatımda derin yankı buldu. Ben Okan Bent Önok, yıllardır peşinden koştuğum o karmaşık kadın ve içsel çatışmalarım arasında kaybolmuş bir ruhum. Bazen volkan, bazen duru su, bazen de fırtına gibi… Aşık olduğum kadının tarifi bu kadar karmaşık olunca, işin içine bir de Şeytan girdiğinde işin rengi değişiyor. Kadın, kav demiştik ya; işte, o kav, ateşi besleyen, onu büyüten bir unsur. Ama bu kav, aynı zamanda içindeki ateşi gizleyen bir maske. Gözlerindeki derin ateş, çoğu zaman içimdeki volkanı tetikliyor. Ama bu ateş, bazen çok yakın, bazen de çok uzak olabiliyor. O kadınla içimdeki çatışmalar devam ederken, içimdeki ateşi nasıl kontrol edeceğimi bilemiyorum. Aşkın karmaşık doğası burada başlıyor. Bazen duru su gibi, beni sakinleştiren bir huzur kaynağı; bazen fırtına gibi, içimdeki tüm düzeni altüst eden bir karmaşa. Her an, yeni bir keşif, yeni bir derinlik. Ama bir o kadar da zo...

Ahmet Kaya

Resim
  Ahmet Kaya, sadece bir sanatçı değil, bir dönemin ruhuydu! “Ölürsem ardımdan asla bu ülkeyi sevmiyordu demesinler,” dedi ya, bu adamın içinde yatan sevda, çoğu zaman yaşanan acıların ve mücadelelerin üstüne çıkıp, halkını yücelten bir ateş gibiydi. O, her notasında memleket sevgisini, halk sevgisini, adalet arayışını dile getirirken, insanların gözlerinde bir umut ışığı oluyordu. Kimi zaman dizeleriyle kalp yaraladı, kimi zaman haykırışlarıyla isyanı alevlendirdi. Halkın İçindeki Yangın Ahmet Kaya’nın şarkılarında yankılanan o derin hisler, herkesin içinde bir parça bulduğu bir sevda hikayesiydi. O, memleketin dört bir yanındaki insanları, onların dertlerini, acılarını ve sevinçlerini duyuruyordu. Bir işçi olarak fabrika kapısında, bir köylü olarak tarlada, bir esnaf olarak dükkânında; herkes onun müziğinde kendini buldu. “Kalkın, başkaldırın!” dedi; ve işte bu sözler, yıllar boyu haksızlığa uğrayan halkın kulaklarında çınladı. Düşman görenler, Ahmet’in sevgi dolu yüreğinden...

CUHURİYET

Resim
  Cumhuriyet’in 101. yılına geldik. Kolay değil; aradan bir asırdan fazla zaman geçti ama Cumhuriyet’in kıymetini bilmemiz lazım. Atatürk niye Cumhuriyet dedi, başka sistem değil? Osmanlı’nın son dönemlerinde halk ezilmiş, bir avuç elit ve saray çevresi sefa sürerken millet yoklukla boğuşmuş. İnsanların sesi kısılmış, boynu bükük, hayatı çile dolu. Atatürk bunu gördü, halkın kendi kaderini kendi eline alması gerektiğine inandı. Dedi ki, “Bu millet kendi kendini yönetecek, kimsenin kulu olmayacak!” Cumhuriyet işte bu düşüncenin, bu özgürlük ateşinin simgesi oldu…. Savaştan yeni çıkmışız; halk perişan, ekonomi çökmüş, gençler cephelerde kırılmış. Ama bu milletin içinde bir direnç var, bir umut var. Atatürk bu halkın gücüne inandı, onlarla el ele verip Cumhuriyet’i ilan etti. Tabii ki bu büyük bir riskti; o dönem içeride ve dışarıda karşı çıkanlar vardı. Osmanlı’dan kalma saltanat sevdalıları, hilafet yanlıları, Cumhuriyet fikrine sırt döndü. Onlar padişahın başta olmasını, eski düz...

“Mahrem Darbe”

Resim
Bak şimdi dostum, bir ilişki başlarken, iki insan birbirine en derin sırlarını veriyor. Ailedeki acılar, çocukluktan kalma yaralar, geçmişte yaşanan kırgınlıklar… Bunları anlatıyorsun, çünkü güveniyorsun. Zannediyorsun ki, “Bu kişi beni anlar, bunları paylaştığımda aramızdaki bağ daha da güçlenir.” Ama hayat bu ya, bazen o sırlar, ilişkiye değil, kavgaya malzeme oluyor. Bir kadın, erkeğe hayatında kimseye açmadığı yaralarını, ailesindeki çatlakları, sevdikleriyle yaşadığı en derin meseleleri anlatıyor. Çünkü o noktada adam onun en yakını. Erkeğin de aynı şekilde, kendine bile itiraf edemediklerini paylaştığını düşün. Fakat gel zaman git zaman, işler bozulmaya başladığında ya da bir öfke patlamasında ne oluyor? Kadın o sırları öne sürüp, adamın en zayıf yerinden vuruyor. Veya tam tersi, adam aynı şeyleri kadının yüzüne vuruyor. İşte o an, insan kendi kalbinden bile şüphe eder hale geliyor. Bir tartışma anında, kadının adamın aile sırlarını, geçmişte yaşadığı o mahrem olayları yüzüne vur...

Başkomutan

Resim
Ebedi Başkomutan:  Gerçek başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’tür. O, Türk milletinin kurtuluş mücadelesinin lideri ve Ebedi Başkomutan’dır. Ancak bu topraklarda, kendini başkomutan sanıp ucube hayallere kapılanlar da var. Bu da, günümüzün en büyük trajedilerinden biri. Mustafa Kemal, işgal altındaki Anadolu’da, halkının umutsuzluğa kapıldığı karanlık günlerde bir umut ışığı oldu. 1919’da Anadolu’ya çıkarak, milli mücadele ateşini yaktı. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurarak, halkın iradesini temsil eden bir yapı oluşturdu. Ama şimdi bakıyoruz ki, bazıları kendini başkomutan sanarak, sadece popülarite peşinde koşuyor. Gerçek liderlik, halkın iradesine saygı duymakla olur; ama bazıları bunu unutarak, kendi hayal dünyasında yaşıyor. Cumhuriyet’in ilanı, onun en büyük hayallerinden biriydi. 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak, halkın iradesinin en yüksek noktaya ulaştığı bir döneme geçiş yaptı. Atatürk, “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” diyerek, bu m...

Atamla Büyüdüm

Resim
  1970’te doğdum, bir anda büyüdüm.Bob Marley, Falco, Kayahan, Zeki Müren dinledim. Babama özendim.Kumral bir kızı sevdim; ama ne kızdı o güzellik, gözlerindeki derinlik, içimdeki yangını daha da alevlendirdi. Her gülüşü, karanlık günlerimi aydınlatıyordu. Atatürk’ün yolundan yürümeye yemin ettim. Onun idealleri, özgürlük ve cesaret, içimde bir ateş gibi yanıyordu. Bir Atatürk kaldı içimde, geri kalan her şey gitti. O’nun ruhundan asla ayrılmadım. Düşüncelerinde, mücadelesinde, varlığında kaybolup gittim. Yüreğimdeki ses, her zaman Atatürk’ün sesi. Onun izinden yürümek, benim için bir yaşam mücadelesi oldu. Kalan her şey sadece bir hayal; ben gerçek olanı yaşıyorum. Atatürk’ün mirasıyla yürüyorum ve kumral kız , bu yolda bana ilham veren pusulam. Onun için mücadele etmenin onurunu yaşıyorum. Yıkılmak yok, devam etmek var!