Kayıtlar

Aralık, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Babalar.

Resim
Hemen tüm babalar, çocuklarına karşı olan ilgisizliklerini bir travma ya da bir zorluk üzerinden affettirme çabasına girer. Ancak gerçek, çoğu zaman bu kadar karmaşık değildir. İlgisizliğin temelinde yatan nedenler oldukça basit ve hatta barizdir. Burada iki ana sebep öne çıkıyor. Birinci neden, modern aile kavramının yaygınlaşmasına rağmen, babanın hala ilkel bir tutumu sürdürüyor olmasıdır. “Baba” rolü, tarih boyunca çoğunlukla dışarıda avlanan, evin geçimini sağlayan ve duygusal bağ kurmaktan ziyade otorite figürü olarak varlık gösteren bir yapıdan gelmiştir. Günümüzde bu modelin artık geçerliliğini yitirmesi beklenirken, birçok baba bu role tutunmaya devam ediyor. Modernleşen toplumlar, babalardan yalnızca geçim sağlamakla yetinmemelerini, aynı zamanda duygusal bir bağ kurmalarını bekliyor. Ancak, bu dönüşüm birçoğu için hala tam anlamıyla gerçekleşmedi. İkinci neden ise modern aile kavramı dışında annenin de ilkel bir düzeyde kalmış olmasıdır. Geleneksel rollerin etkisiyle, annele...

Syrien Keine neue Karbala

Resim
  Die Ereignisse in Syrien sind nicht nur eine humanitäre Krise, sondern auch ein schmerzhafter Beweis für die fortgesetzte Verfolgung und Bedrohung von Minderheiten, insbesondere der Alawiten. Seit Jahren werden alawitische Gemeinden systematisch ins Visier genommen, Opfer von Hass, Gewalt und Massakern. Die Welt sieht zu – und schweigt. Alawiten im Fadenkreuz ! Die Geschichte der Alawiten ist geprägt von Unterdrückung und Diskriminierung. Im Syrienkrieg hat sich ihre Lage dramatisch verschärft. Radikale Gruppen betrachten sie als Feinde, ihre Dörfer werden zerstört, ihre Familien ausgelöscht. Frauen, Kinder, ältere Menschen – niemand wird verschont. Die grausamen Bilder, die uns über soziale Medien erreichen, zeigen die brutale Realität: zerstörte Häuser, getötete Zivilisten und verzweifelte Überlebende. Das Schweigen der Weltgemeinschaft Die internationale Gemeinschaft hat bisher weitgehend versagt, diese Gräueltaten zu verhindern. Durch ihre Untätigkeit machen sich Regi...

İnsan ve Yokluğu

Resim
 İnsan ve Yokluğu !!! Tam da şu an, insan denen canlının olmadığı bir dünya tahayyül edelim. Sen, ben, biz ve onlar; herkes yok. Bu düşünceyi kavramak ilk başta zor gibi görünebilir. Ancak biraz durup dikkatlice bakarsanız, kesinlikle hayal edilebilir bir şey olduğunu fark edersiniz. Çünkü evrenin bütün devinimi, varoluşu ve döngüsü aslında bizimle ilgili değil. Yanılgımız büyük: Biz yok olursak her şey yok olur sanıyoruz. Sanki doğa bizimle var ve biz olmadan devam edemez gibi bir kibir taşıyoruz. Oysa biz yok olsak, doğa nefes alır, yaralarını sarar ve devam eder. İnsan yokken nasıl devam ettiyse, bizden sonra da öyle devam edecek. Bu kibrin en bariz örneklerinden biri, başka gezegenlerde yaşam aramaya kalkışmamızdır. Elbette bilimsel olarak bu arayışın mantıklı gerekçeleri olabilir. Ama işin derinine inince, bu çaba genelde egosantrik bir sapkınlık olarak karşımıza çıkar. Sanki biz olmadan varlık anlamsızmış gibi bir tavır. Sanat ve edebiyat eserlerinde de sıkça karşımıza çıkan ...

Genç Kal Yaşlanma

Resim
 İçindeki Maymunu Sustur! Yaşlanmak mı? Yok ya, yaşlılık dediğin hikaye… İnsan aslında libidosuyla, egosuyla, içindeki şu kuduruk maymunla başa çıkmayı öğrenirse, yaşlılık diye bi şey kalmaz. Yoksa sen otur hâlâ 20 yaşındaki gibi hormonlarla boğuş, sonrasında gelsin tansiyon, şeker… “Abi ben eskiden aslan gibiydim,” de, millete anlat. Kimse dinlemez. İçindeki sanat, edebiyat aşkını körelt ki, maymunu sustur. Ha, zor mu? Eh, biraz… Ama bak şunu söyleyeyim; bilimle uğraş. Gerçi kafan artık beton gibi olmuştur, kabul et. Etrafında dönüp dolaşan, senin gibi kafası kalınlarla debelenmektense otur, bi şeyler öğrenmeye çalış. “Anlamıyorum ya, çok karışık bunlar,” dersin belki ama olsun. Hiç anlamasan da dene, en azından başkalarının işine karışmayı bırakırsın. Bi gün oturup “Ya ben ne yapıyorum hayatla?” diye düşündüğünde, ölüvermişsin. Bak oooohh, rahatlık! Dünya senden kurtulmuş, sen de kendinden. Gözünden solucan çıkmış, gündüzleri selam veriyor, ama sen hâlâ “O kimdi, bu ne dedi, şu n...

Sapkınlık ve Din Tüccarları

Resim
Dinlerin elinden cinselliği al, geriye hiçbir şey kalmaz. Din dedikleri şey, yatak odasındaki kurallardan mı sapıklıktanmı ibaret? Şaklabanlar, dinin her yönünü cinsellik üzerinden ele alıyor. Din, varsa insanlığın huzuru içindir.Din, insanın ruhunu, ahlakını, doğruyu ve yanlışı öğretmeli. Ama ne yazık ki,sapıklar dinin özünden saparak, sadece yatak odasına ve pedofiliye odaklanıyor. Cinsellik üzerinden demagojiler yapıyorlar, sanki dinin amacı buymuş gibi. Oysa din, insanın tüm yönlerini kapsayan bir rehberdir. Sadece bedensel değil, ruhsal ve toplumsal bir öğreti olmalı. Bir de tarikatlar var. Bu tarikatlar, dinin gücünü kendi çıkarları için kullanan, halkı kandıran merkezler haline gelmiş. Tarikat şeyhleri, dini öğretileri kendi egolarını tatmin etmek için kullanıyorlar. Bu insanlar, halkı kendi etraflarında toplayıp, onları manipüle ediyorlar. Tarikatlar, çoğu zaman cinsel sapkınlık merkezlerine dönüşüyor. Her türlü ahlaki sınırı aşarak, insanları kendi çıkarları doğrultusunda yönl...

Alevi Kimdir ?

Resim
  Size Aleviliği anlatayım, nasıl bir yaşam formu, dinle insanın günlük yaşamının nasıl entegre olduğu bir yaşam formudur. Alevilik sadece bir inanç biçimi değil, insanın günlük yaşamını şekillendiren, toplumsal ilişkilerinde adalet ve hoşgörüye dayanan bir yaşam tarzıdır. Alevilik, insanlar arasındaki eşitliği, barışı ve sevgiyi savunur. Günlük yaşamda, bu değerler hayatın her alanına entegre edilir; Alevilik, hem bireysel bir yolculuk hem de toplumsal bir düzenin inşa edilmesidir. Alevilikte, bir insanın hem içsel hem de toplumsal düzeyde huzuru bulması amaçlanır. Aleviliğin temel felsefesi, “Eline, diline, beline sahip ol” anlayışına dayanır. Bu üç unsur, Aleviliğin ahlaki yapı taşlarıdır. Eline sahip olmak, insanın başkalarına zarar vermemesi, emeğine sahip çıkması gerektiğini anlatır. Diline sahip olmak, doğruyu ve güzeli söylemek, insanları kırmamak anlamına gelir. Beline sahip olmak ise dünyevi arzulara karşı ölçülü olmayı ifade eder. Bu üç ilke, Alevilerin hem bireysel he...

Haydi Abbas

Resim
Bu güzel şiirin öyküsü: Cahit sıtkı..Beşiktaş'ta lisede yatılı okurken.. hafta sonları dışarı çıkılırdı.. Akşam dışarı çıkanlar bir birlerine anlatırlardı.. Kimle buluştukları, ne yaptıkları.. Ama Sevgili Cahit Sıtkı'nın hİç anlatacağı kız arkadaşı veya sevgilisi yok.. Herkes anlatığında birde Cahit Sıtkı Tarancı'ya sorarlardı.. Cahit sen ne yaptın..Bir gün akşam vakti Okula dönerken(Kabataş lisesi) ünlü şair yolda düşmüş güzel bir bayanın fotoğrafını bulur.. Alır ve doğru Beyoğlu'na gider..Oturur.. Kendi kendine bu güzel bayanın dilinden mektup yazar.. Fotografı da mektubun içine koyarak kendi kendine okula postalar..Bir iki gün sonra postacı geldiğinde Mektupları bırakırken bağırırlar Cahit mektubun var..Cahit alır mektubu.. Yatakhanede açar.. Vakit akşamdır..Ve herkese yüksek sesle okur..Fotoğrafı da  arkadaşlarına gösterek mağrur bir şekilde hava atar.. Her hafta bu mektup yazma işini devam ettirir..Cahit Sıtkı bu arada boş durmaz.. O zaman bu kadar nufüsa sahip olm...

“Belli Bir Yaştan Sonra Uyanış”

Resim
  Belli bi yaştan sonra, insan bi şeyleri takmayı bırakıyor. Kim ne demiş, ne yapmış, niye yapmış… hepsi hikâye gibi geliyor. Eskiden bi selam bile verilmese günlerce düşünüp kendi kendimi yer bitirirdim. Şimdi? Selam vermemiş mi? Aman, dünya dönüyor ya, yeter bana. Yalan mı söylemiş? Kendini kandırıyor işte, bana ne. Arkamdan konuşmuşlar mı? Güzel, konuşsunlar, demek ki hâlâ hatırımızda yerimiz var. Eskiden kafayı yediğim şeylerin hepsi şimdi çocuk oyuncağı gibi. Oturuyorum bir köşeye, elime bir çay alıyorum ince belli bardakta. Açıyorum sevdiğim müziği, dalıyorum. Herkes aynı geliyor gözüme. Ne fark eder ki? Herkesin derdi ayrı, herkesin kafası başka. İnsan anlıyor ki herkes kendi içinde bir savaşta. Ne kızmaya gerek var ne darılmaya. Bi şarkının içinde kaybolup “Bırak bu dünya yansın” diyebiliyorsan, işte o zaman gerçek özgürlüğü buluyorsun. Ama işin özü bu değil. Özü şu: Bi yaştan sonra beklemiyorsun artık kimseden bi şey. Çayın demini, hayatın keyfini alıyorsun. Beklemek y...

Leylamı Mecnunmu

Resim
 Bazı insanlar var ya, ne yaparsa yapsın aşkına bir türlü karşılık bulamıyor. Hani olur ya, kalbini açarsın, duygularını dökersin, ama karşıdan tık yok. İşte bu durumu yaşayan insanların aslında birkaç ortak noktası var.  Birincisi, özgüven eksikliği. Kardeşim, kendine güvenmediğin zaman zaten baştan kaybediyorsun. Karşı tarafa ne hissettiğini söyleyemiyorsun, çünkü ya reddedilmekten korkuyorsun ya da “Ya yanlış anlar?” diye düşünüyorsun. O yüzden de içinde kalıyor her şey. Sonra bir de fazla bağlanma durumu var. Daha yeni tanışmışsın, adam/kadın daha ismini zor hatırlıyor, sen planlar yapmışsın bile. İşte “Acaba balayına nereye gitsek?” falan diye düşünüyorsan, orada bir sıkıntı var. Karşı taraf, bu kadar hızlı ilerleyen birini görünce haliyle ürküyor. Bir de olayın şu kısmı var: iletişim becerileri. Yani bazıları gerçekten ne hissettiğini anlatmakta zorlanıyor. Ya çok dolandırarak konuşuyor ya da yanlış zamanda yanlış şey söylüyor. Kardeşim, içinden geldiği gibi konuş; ne ab...

Sen Tarçın Ben Ihlamur

Resim
Sende tarçın, Bende ıhlamur kokusu… Senin kokun tarçın ; keskin, sıcak ve unutulmaz. Boynundan yayılan o tarçın kokusu, hafif bir vanilya kıvamında, insanın içine işler. Tarçın öyledir ya, insanın bir kez burnuna çalındı mı hep hatırlanır. Bir kış günü gibi sıcacık, ama aynı zamanda derin ve dokunaklı. Sen öylesin işte… Gözlerimi kapatınca bile kokun burnumda, sanki zaman orada durmuş, sen yanımdaymışsın gibi. Ama değilsin… Sen uzak, tarçının o yoğun kokusu gibi aklımda sadece. Bense ıhlamur… Sakin, naif, dingin. Ama benim kokum da çaresiz bir özlem gibi, rüzgarla dağılıyor uzaklara. Sessizce, usul usul. Ihlamurun kokusu öyledir ya, derinden gelir ve bir anda her yeri sarar. Ama sen orada değilsen, kime iyi gelir bu koku? Kış günlerinde pencere kenarına oturup ıhlamurun buharına dalardım, şimdi ise sadece uzaklara bakıyorum… İçimde bir hasret, dışarıda kış soğuğu. Tarçın ve ıhlamur… Birbirine ne kadar yakışsa da, bazen ayrı düşerler. Biz de öyleyiz işte… Sen sıcaklığınla aklımı sarıyor...

Aynada Gör Kendini

Resim
  “Bende kusur arama, aynada gör kendini”     İnsanlar, başkalarındaki kusurları görmekte hiç zorlanmazlar, ama kendilerine bakıp da, kendi hatalarını görmek zor gelir. Oysa önce kendimize bakmalıyız, ne eksik, ne yanlış yapıyoruz, bunu bir düşünmeliyiz. Başkalarını eleştirirken, kendi eksikliklerimizi gözden kaçırmak çok kolay oluyor. Ama bu, aslında ne kadar doğru ki? Bu söz, insanın önce kendini sorgulaması gerektiğini söylüyor. Başkalarını yargılamadan önce, önce aynaya bakıp kendi kusurlarını görmek lazım. Herkesin hatası var, herkes eksik. Ama önemli olan bu eksiklikleri kabul etmek ve kabul etmekle birlikte, daha iyiye doğru bir şeyler yapmak. Kendine dürüst olmak, değişim için ilk adım olur. Bazen biinin hareketi, lafı ya da davranışı bizi rahatsız edebilir. Ama o an, biz niye böyle hissediyoruz, onu da düşünmek gerek. Belki biz o an biraz daha hassasızdır, belki başka bir şeyden dolayı moralimiz bozuk. Yani, başkalarının davranışlarını anlamadan önce, önce ke...

İnsan Olmak

Resim
İnsanı anlamak, belki de en zor mesele. Şekil vermeye çalıştığımız her şey—toprak, taş, çamur, mermer—bizden bir şey değildir. Bizim ellerimizden çıkmış gibi görünür belki, ama özümüzdeki hiçbir şeyi tam olarak taşımaz. İnsan dediğin kendine şekil vermez, insan şeklinde kendini arar. Ve bulur. Çünkü bu arayış zaten insan olmanın en temel meselesidir: Kendini bulmak, kendini anlamak, kendini görmek. Hacı Bektaş-ı Veli, 13. yüzyılda, insanın özünü arayışında şekil ve formun ötesine geçmeye çağırıyordu. O, “Bütün mürşitler mürşitliği öğretir, fakat gerçekte mürşit olabilmek için insan olabilmek gerekir” diyerek insanın kalbinin derinliklerinde aradığını ve bunu bulmanın, dışsal şekillerden çok içsel bir arayışla mümkün olduğunu vurgulamıştır. Hacı Bektaş’a göre, insanın en yüksek amacına ulaşabilmesi için önce kendi içindeki “gerçek insan”ı bulması gerekir. Şekiller kaybolur, ama içsel arayış devam eder. Mevlânâ da  insanın kendisini bulma yolculuğunda şekillerin ve dışsal formların y...

İntikamı Soğut

Resim
  Aç adamdan savaşçı falan olmaz. Kuru öfkeyle bir yere varamazsın. Önce karnını doyuracaksın, sonra kafanı kaldırıp hesap soracaksın. Para yoksa, hikayen eksik kalır. Paran varsa gücün var, paran varsa ağzından çıkan lafın bile ağır olur. Yoksa ne intikam alabilirsin, ne düşmanından öç. Bedavacı adamın kini de, öfkesi de yavan olur. Kuru gürültü işte, kim sallayacak? Bak açık konuşalım, bu işin sırrı ekonomi. Paran cepteyse hayat senin sahnen, intikamın da tadı var. Ama cebin delikse? Hangi düşman seni takacak? Karnını doyuramayan adamın planı mı olur? Bugün aç kalmamak için mücadele ederken, öç almaya vakti mi var? Abi, önce ekonomi, önce para. Paran varsa, o zaman anasından danasına kadar herkesin hesabını sorarsın. Ama yoksa, sadece kendi kendine söylenirsin. Boş adamın öfkesi duvara çarpar. Parayı buldun mu, işte o zaman sahneye çıkarsın. Sabredeceksin, vaktini bekleyeceksin. Para kazanırsan, güç seninle. Düşmanın kim, seni kim ezmeye kalktıysa, hepsi sırayla önüne gelir....